Siyasi hedeflerinize giderken "parti" ve "ideolojiyi" fetiş haline getirmeyiniz.

Bu önce sizin özgürlüğünüzü yok eder.

 

***

Cumhuriyet Halk Partisi Ordu'da ön seçim kararı olmakla bana göre çok isabetli bir iş yaptı. Adayların genel merkez ya da parti teşkilatı üzerine yapacakları spekülasyon ve partiyi zaafa uğratacak iç çekişmeler böylece önlenmiş olacak.

İdeal olmasa da ideale en yakın uygulamadır.

Umarız 29 Martta sandıktan çıkanlar çıkamayanlarla kol kola verir, yoluna devam eder.

Ak Parti'de yarış çok çetin geçecek. Favori olma imajı ile nerede ise 50 aday adayı yöntemi, kuralı, kaidesi belli olmayan bir yarışa girecek. 

Aday adayı üyelerin, delegelerin ve belki de teşkilatın dışında "üst kattakilerin" gözüne girmeye çalışacaklar. Birçoğu meşrebine göre 'takla' atacak.

 

***

Sözünü edeceğimiz bir doktorumuz.

Hipokrat yemini etmiş, şimdi siyasete girdi.

Adı Özgür Enginyurt.  Doçent olmuş.

Yaşı da genç sayılır. Araştırma Hastanesi Başhekimliğinden istifa etti.

Şimdi milletvekili adayı olabilmek için dolaşıyor.

Kararı Ak Parti'nin nihai üst aklı kimse o verecek. Şansı bol olsun, ama

 bakın bu kardeşimizin bir konuşmasında ne diyor:

“Allah izin verirse 25. dönem AK Parti Ordu Milletvekili aday adayı olarak yola çıktım. Ben bir ak sevdalı olduğumu her yerde ifade ediyorum. 2001 yılında AK Parti’nin kuruluşundan beri gönülden elimden gelen desteği vermeye çalıştım."

Bir bilim adamı, bir tıp adamı, çok değerli bir sağlık organizasyonunu yöneten kişi mesleğinin, bir kadının, bir insanın dışında nasıl ve kime sevdalanır? Bir kamu yöneticisi iken bile nasıl 'ak sevdalı' olur. Ya da nasıl 'altı ok' sevdalısı olur. Acaba bu üslubu kapıyı kendisine açacak bir yol gibi mi görüyordur. Çünkü dünyada hiçbir parti ve ideoloji 'sevda' sözü ile bağlanılmaya layık değildir.

 

***

Yanlış anlaşılmasın, bu kişisel bir eleştiri değildir.

Kamu yönetimi ile siyasetin sarmaş dolaş olmasına ve bir yerlere gelmek için insan aklının nasıl yoldan çıktığına, değerlerin yozlaştığına dikkat çekmek istedim.

Bu manzara 'Özgür'ün şahsında 'özgürlüğün' yetirilmesi değil midir?

 

Hay Allah!