Sonra bir gün –işten izinli olduğum bir gün- Serüven cafe ye gittim. Arkadaşım Gülhan orada oturuyordu. Yanında bir kız ve bir erkek daha vardı. Hava mis. Hava harika. Hava mükemmeldi o gün. Benim üzerimde beyaz tişört üzerine giydiğim kot renkli elbise, boynumda yine aynı kot renkli ve beyaz karışık fular vardı. Ayağımda beyaz bez ayakkabılar. Uyuma ne çok önem verirmişim meğer.
Bir saat kadar oturduktan sonra oradan ayrıldım. Tüm kitapevlerine gire çıka otobüsün yolunu tuttum. Otobüs dediysem de öyle ahım şahım şehirlerarası otobüs değil. Köye giden küçük on beş kişilik taşıt. Genelde biz yirmi-yirmi beş kişi biniyoruz orası ayrı. Eve gidebilmek için otobüsün beni bıraktığı yerden on dakika daha yürüme yolum vardı. Taktım kulaklığımı müzik dinleyerek eve ulaştım. Ama aklımda tek bir cümle.
Ertesi gün işe gittim. Gülhan’dan gelen cep telefonumda bir mesaj. Hafta sonu üniversitede bahar şenlikleri adına konser var. Gidelim beraber. Ne dersin? 
Tek başıma gece bir yere gitmedim. Zaten annemlerde izin vermezler. Kardeşimle gelirsem olabilir diyerek mesaj yazıp yolladım. Hafta sonuna anlaştık. Annem ve babamdan da kardeşimle birlikte izin aldıktan sonra sıra geldi konser gününü beklemeye. 
Hafta sonu geldi. Konser günü çattı. Benim çalıştığım işyeri buluşma noktamız oldu. Gülhan ve kardeşim yanıma geleceklerdi. Gülhan’ın yanında biri daha vardı. O gün cafe de gördüğüm erkek arkadaşı da yanındaydı. Hafif uzun saçları, tişört üzerine giydiği gömleği ve uyumlu pantolonuyla kusursuz görünüyordu. Şehir içi dolmuşa bindik. En arka koltuğu dörtledik. Üniversite kampüsünün yolunu tuttuk. Cam kenarında ben yanımda kardeşim. Dışarıyı seyre daldım. Garip bir huzur vardı o an içimde. Üzerimde siyah kapri pantolon, siyah keten ceket ve siyah ayakkabılarımla yine uyumluyum sanki. Ama aklımda tek bir cümle.
Çok güzel bir geceydi. Konser harikaydı. Şimdilerde özlüyorum açık hava konserlerini. Uzun süredir yapılmadı böyle bir etkinlik. Gitgide körelen bir ülke haline geliyoruz. Tiyatrolar, konserler azalıyor. Yok oluyor. Rafa kaldırılıyor. Yaşam enerjimiz sönüyor. 
İşyerinde sosyal medya hesabımdan bu uzun saçlı adamı takibe aldım. Paylaşımlarına baktım:
—Dolaşalım kumsallarda, çılgın kalabalık artık uzaklarda, yorulursan yaslan bana, sarılıp uyuyalım gün batımında...
Bir şarkı sözüydü bu. Üzerine hayli düşündüm. Beğen butonuna tıkladım. Bilgisayarı kapattım. Arkadaşlık isteği de yollamıştım fakat sonra pişman olup isteği geri aldım. Aradan bir gün geçmek üzereydi ve ben odamda yatağımdan gökyüzünü seyrediyordum. Ama aklımda tek bir cümle.
Uykulu gözlerle tüm sosyal medya hesaplarımı kontrol ederken neler geçmişti o an aklımdan. Çayım fincanında soğumuş, kızarmış pankekler unutulmaya yüz tutmuştu. O uzun saçlı yakışıklı adamın sesiyle kendime geldim. Şükrettim bir kez daha. Hayatım boyunca pişman olmadığım, yine dünyaya gelecek olsam bu adamla aynı kaderi paylaşmayı istediğim şey bu başıma gelen mükemmel huzur. Gözlerimi ovuşturdum. Gelen sese kulak kabarttım. Ama aklımdaki tek bir cümle artık gerçek olmuştu.
-Günaydın rüzgar gülüm.