Alıştık mı?
Huzurumuzu kaçıranlara, bizi ezenlere, çıkan arbedelere alıştık mı? Alıştıysak bilelim.
Evde ebeveynler ya da eşler, okulda öğretmenler ya da idareciler, iş yerinde işverenler ya da kıdemliler… Siz kendinizi ne zannediyorsunuz? Biz sizin uşağınız değiliz. Biz olmazsak siz birer hiçsiniz. Yoksunuz. Yok!
Alıştık mı?
İtilip kakılmaya, azarlanmaya, her lafa amenna demeye alıştık mı sanıyorsunuz? Merak içindeyim. Sizi yaratan bizi yaratmadı mı?
Alıştık mı?
Ruhumuzun incinmesine, kalbimizin kırılmasına, gözlerimizin akmasına, kendimizi size anlatmamıza ama sizin bir türlü anlamamanıza alıştık mı?
Alıştık mı?
Arkamızdan konuşmalarına, iftira atmalarına, çekememezlik yapmalarına, verdiğimiz sırları başkalarına yetiştirmelerine… Söyler misiniz acaba biz bu numaralara alıştık mı?
Alıştık mı?
Ekmeğimizi yiyenlerin bize havlamasına, üç kuruşluk maaşımıza göz dikmelerine, kurduğumuz yuvamıza nazar etmelerine alıştık mı? Gerçekten merak ediyorum. Alıştık mı?
Alışmadık tabi ki…
Sineye çektik biz. Olayları eşelemedik, ince eleyip sık dokumadık olan bitenleri, üzerini külledik. Sanmayın ki yanınıza kar kalacak yaptıklarınız. Özür dilerim ama öyle sanıyorsanız eğer salaksınız.
Gözünü açtığında yatağında terden sırılsıklam olmuş, sıktığı avuçlarına tırnakları batmış, dişleri zonklamaya başlamıştı. Bir kâbus bu kadar zor atlatılabilirdi…
Yatağından kalktı. Rüyasında yaptığı konuşmayı düşünerek banyoda elini yüzünü yıkadı. Havluyla kurulandıktan sonra aynaya baktı. Mırıldandı.
Alışmadım!