Sayın Cumhurbaşkanımız her gün konuşmaya devam ediyor. Konuştuklarını da gazeteciler not alıp yayınlıyorlar. O zaman da yazılmış oluyor. Yazılmış olunca da biz kullar okuyoruz ve aydınlanıyoruz. Atatürk’ün ebediyete intikalinin 76. yıl dönümü münasebetiyle Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nda düzenlenen anma töreninde de Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmuştur.  Cumhurbaşkanlarımızı eleştirmek bizim geleneklerde pek yoktur. Ama Atatürk’ümüzü yanlış yerlere çekmeye çalışınca bunarı düzeltmek bir borçtur. Diyor ki: 
"10 Kasım 1938’de, vefatının hemen ardından, Gazi Mustafa Kemal, herkesin farklı yorumladığı; maalesef, herkesin kendi çıkarına, kendi ideolojisine, kendi dünya görüşüne göre şekillendirdiği bir tarihi figüre dönüştürülmek istendi. Üzülerek ifade etmeliyim ki, yakın tarihimizde, milli? birliğimizi, dayanışmamızı, hatta demokrasimizi tahrip eden nice girişim, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aziz hatırası istismar edilmek suretiyle meşrulaştırılmak istendi. ( Yiğidi öldür ama hakkını ver  işte buna denir. 14 Mayıs 1950 tarihinden bu yana açık bütçe yapanlar sağa sola Cumhuriyetimizi borçlandıranlar,  laik eğitimden taviz verenlerin hepsi ama hepsi Atatürk’ün aziz hatırasını istismar etmişlerdir. AKP istismar etmiyor açık açık söylüyor ve meydan okuyarak uyguluyor)Bir tek Atatürk varken, tarih içinde, çok sayıda Atatürk’ün üretildiğini, çok sayıda Atatürkçülük yorumu ile Gazi Mustafa Kemal’in şahsi-i manevisinin yıpratıldığını büyük bir teessürle izledik."
Bir Cumhurbaşkanı Atatürk hakkında böyle polemikler yaratacak konuşmalar yapmamalıdır. Devamla diyor ki: “Üzülerek ifade etmeliyim ki, yakın tarihimizde, milli? birliğimizi, dayanışmamızı, hatta demokrasimizi tahrip eden nice girişim, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aziz hatırası istismar edilmek sureti ile meşrulaştırılmak istendi”.Nice girişimden kasıt nedir bilemiyoruz ama dilinin altında 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül ile 28 Şubat varsa biraz duralım. Ve devam ediyor: Bir tek Atatürk varken, tarih içinde, çok sayıda Atatürk’ün üretildiğini, çok sayıda Atatürkçülük yorumu ile Gazi Mustafa Kemal’in şahs-ı manevisinin yıpratıldığını büyük bir teessürle izledik."
İşte bu doğrudur. Bir tek Atatürk var. O da Türk milletinin bir düşmanlar bileşkesi tarafından hayatına son verilmişken Türk Milleti tarafından başlatılan milli direnme hareketlerinin başına geçerek bu hareketi başarıya ulaştıran Türkiye Cumhuriyetini kuran Atatürk.
Ondan sonra da bu Büyük Milletin başına bir daha böyle durumlar gelmesin diye          “ Hayatta en hakiki mürşit bilimdir” “ Bilim Çin’de bile olsa bile gidin alın” denilerek denk bütçe laik eğitim ve devletçi ekonomik ilkeler konularak devrimler yapan dünyada eşi benzeri olmayan yaratıcı yapıcı ve asırlar boyu kalıcı bir lider olan başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk.
Buraya kadar bir itirazınız yoksa devam edelim.30 Ekim 1923 te Cumhuriyetimizi yıkmak üzere yola çıkan dâhili ve harici bedhahlar Türk Milletinin başında Atatürk ebedi başkomutan olarak kaldıkça Türkiye Cumhuriyetini yıkamayacaklarını anlamışlar ve Atatürk’ümüze saldırmaya başlamışlardır. Atatürk’ümüze saldıran harici bedhahlar Atatürk’e saldırırken dinci kisvesi giydirilmiş dâhili bedhahlarla işbirliği yapmışlardır. Bu saldırıların büyük bir bölümü dış gizli servislerin destek ve kontrolünde yürütülmüştür. “Atatürk dinsizdir ve Alkoliktir” sözü ile cahil bırakılmış Türk milletinin bir bölümünü etkilemişlerdir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bütün gençlerinin, çocuklarının, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü,  tüm yalınlığıyla, sadece ve sadece bir insan, bir lider olarak anlayabilmesi, okuyabilmesi, öğrenebilmesinin, en büyük arzularından biri olduğunu ifade ederek, "1938’de, vefatının ardından üretilen bir Atatürk değil; 1881’de doğan, ailesiyle, eğitimi ile askeri ve siyasi hayatıyla, yaşam tarzı ve fikirleriyle konuşulan, öğrenilen ve öğretilen bir Atatürk, inanıyorum ki, en başta onun aziz hatırasına gösterilebilecek en güzel hürmet olacaktır. 1938 öncesine ve sonrasına ait, en az 2 Atatürk figürü inşa etmek, Gazi Mustafa Kemal’in gerçek manada anlaşılmasının önündeki en büyük, en bariz engel olmuştur.
Devam ediyor ve diyor ki: Herkese göre, herkesin kendi şahsi arzu ve beklentilerine göre bir Atatürk yoktur. Her isteyenin, hayatının bir cüz’ünü cımbızlayarak kendisine meşruiyet kaynağı olarak öne sürdüğü, yani istismar ettiği bir Atatürk de olamaz. El hak doğrudur.  14 Mayıs 1950 den sona iktidara gelenler maalesef Atatürkçü olmadıkları halde Atatürkçü maskesi takarak açık bütçeler, açıktan para basmalar kapı kapı dolaşarak borçlanalar yapmışlar ama Atatürkçülüğü de dillerinden düşürmemişlerdir. Açık bütçe yapanların, borç alanların ve para basarak Türk milletini ezen politikaları yürütenlerin Atatürkçülükle ve Atatürk’le hiçbir ilgileri olamaz.(**)
Alkol ve din konusuna gelince: Atatürk Kurtuluş Savaşı süresince hiç alkol içmemiştir. Atatürk hiçbir zaman sarhoş olacak kadar alkol almamıştır. Ölümü Sıtma hastalığı olduğu halde kasıtlı bir şekilde yabancı doktorlar tarafından Alkolik siroz hasalığı uydurulmuştur.
Din konusuna gelince Milyarlarca para akıtılarak yabancı gizli servislerce Türk milletinin beyni yıkanmıştır: Aslı astarı yoktur. Atatürk’ün dindar olduğunu ben söylemiyorum. İstiklal marşımızın yazarı Müslümanlığından ve Milliyetçiliğinde asla şüphe edilemeyecek olan Mehmet Akif Ersoy söylüyor. Diyor ki: Sana halisane( gerçek) fikrimi söyleyeyim mi? İnsanlık da Türkiye’de, Milliyetçilik de Türkiye’de, Müslümanlık da Türkiye’de “ ALLAH BENİM ÖMRÜMDEN ALIP MUSTAFA KEMALE VERSİN”(*)
Biz de diyoruz ki Atatürk’e sarhoş ve dinsiz diyenlere de Allah akıl fikir insaf ve dindarlık  nasıp etsin. Onlar yalan söyleyemesinler, israfla yaşamasınlar, kamu paralarını ve mallarını çalamasınlar/çalmasınlar ve çalanlarla işbirliği yapamasınlar
Başarılar dilenir.
(*) Sinan meydan: Atatürk ile Allah Arasında. Bir Ömrün Hikâyesi S. 673-679
(**) Bu açıdan bakılınca; Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Kenan Evren, Turgut Özal,  Yıldırım Akbulut, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve Sayın Recep Tayip Erdoğan da Atatürkçü bütçe uygulamalarını ve DENK bütçeyi  savunmadıklarından tam olarak Atatürkçü oldukları söylenemez.