Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkedir. Balık mevsiminin açıldığı günde yazlığımın önünde bulunduğu koylarda geçmiş senelerde en azından 3-4 tane balıkçı teknelerinin ağlarını denizlere açtıkları veya döşedikleri zamanlarda benim de takip ettiğim gibi çok hareketli aylar geçiyordu.  Mevsimin kıt olmasından mütevellit  1 sene balık tutmamakla olmuyor. İnternet’te merakla bu hususta gezdiğim Japonya da 3-5 sene balık tutmama devam ediyor. Bizde maalesef müddetin kısa olması ve balıkçılarımızın kanunlarımıza uyulmamasından bazı balıkçıların normal zamanlar da olduğu gibi ağlarını denize döşediklerimi görüyoruz. Zaten bizde neye riayet ediliyor ki. Bu riayet edilmemesi neticesinde bugün olduğu gibi balıklarımızın çok ufak olması hem halkımıza ve hem de ekonomimize büyük zararı dokunuyor. Biz Türk milleti olarak yarınımızı düşünmeden kısa zamanda zengin olmak istiyoruz. Mesela Ordu’muzda ilan edilen fındık şu tarihte toplanacak denilmesine rağmen köylülerimiz ve fındık müstahsillerimiz ne zaman ne de mevsime ve ne de fındığımızın toplamaya müsait olmamasına rağmen erken olarak bahçeye giriliyor. Herkes kendine göre bildiğini okursa ne Japonya da ki ve ne de diğer devletlerde ki gibi bol miktarda balık yetişemeyecektir. Bu iş eğitimle bilimle ve sabırla olur. Tek kelime ile eğitim ve kültür çok mühimdir. Çok güzel bir atasözümüzü buna uydurabiliriz. ( Ne ekilirse, onu biçeriz yani tek kelime ile ben Japonya da olduğu gibi balık tutulmamasına senelerinin 3-5 seneye yayılması kanaatindeyim. Brezilya’da fazla kahve yetiştiği zaman ekonomiye zarar verilmemesi için denize döküldüğünü okudum. Şimdi biz neyi denize dökeceğiz. Bizim milletimize yasak yazsak da yazmasak da anlatamıyoruz. Herkes bildiğini okuyor. Olan balıkçımıza, halkımıza ne yazık ki ekonomimize oluyor.