Dünyanın en kolay işi başkasına ait parayı harcamaktır. Nitekim dün, tasarruftan söz edip Belediye Başkanı olan şahıs, halka danışmadan halkın parası ile 770 bin sterlin ödeyerek resim satın alıyor. Başında bulunduğu Belediye para sıkıntısı çekiyor. Mensup olduğu ülke döviz sıkıntısı yaşıyor.

Ben milliyetçi insanım. Her şeyden önce ülke çıkarlarını düşünürüm. Ülkem döviz sıkıntısı yaşıyorsa, dışarı gidecek harcamalarıma dikkat ederim. Dikkatimin ikinci etkeni ise, kendi paramı harcamaktan kaynaklanır.

Ekonomik kural gibidir, başkasının parası kolay harcanıyor. Bu konuda bir anımı sizler ile paylaşmak istedim.

Sene 1980 ler olmalı. Yanımda bir Mühendis çalışıyordu. Benden izin istedi. İş yapmak istiyor. Piyasa kötü, başarılı olamazsın diye uyarmama rağmen, ayrıldı ve işini kurdu. Bir süre sonra ortağı ile yanıma geldiler. Paraları bitmiş. Babalarından kalan evi, tefeciye kaptırmışlar. Sıfırı tüketmişler. Tekrar iş verdim.

Aradan zaman geçti, Libya'da iş buldular. Tekrar benden izin alıp Libya'ya gittiler. Biraz para kazanmışlar. İki yıl sonra geri döndüler. İş yapmak istiyorlar. Yapmak istedikleri iş hakkında fikir sordular. Riskleri anlattım. Risklere katlanamadılar.

Nedenini sordum.

Önceki para babamızdan bize miras kalmıştı. Kolay harcadık. Cebimizdeki parayı Libya'da büyük zahmetle kazandık. Riskli işlere giremeyiz dediler. İş kuramadılar. Kursalardı, dediğim riskler aynen karşılarına çıkacak ve para kaybedeceklerdi. Sözümü dinlediler, ceplerindeki para kendilerine kaldı.

İnsanoğlu, başkasının parasını kolay harcıyor. Hele siyasi makama gelmiş ve harcama yetkisi verilmiş ise harcamada sınır tanımıyor.