Biz hiç kendimiz için bir şey istemeyiz.
Ama memlekete liman isteriz, tren isteriz, kent meydanı isteriz, yeni organize sanayi bölgesi isteriz, tıp fakültesi hastanesi isteriz, ilçelere yüksek okul, fakülte isteriz.
Başka; Ordu Havalimanının, Ordu çevre yolunun, Karadeniz-Akdeniz yolunun, botanik parkın hemen bitmesini, hizmete açılmasını isteriz.
Fındığımızın para etmesini, yolumuzun açılmasını, suyumuzun akmasını isteriz. Oğlana iş, kıza terfi, toruna okul, binamıza kat, deremize köprü, arsamıza imar, tarlamıza tımar, villamıza havuz isteriz. Şirketimize iş isteriz. Kömür isteriz, makarna isteriz, yeşil kart isteriz. Bir yolu bulunursa ihale isteriz, torpil isteriz, tavassut isteriz.
KOBİ’lere destek isteriz. Vergi muafiyeti isteriz, af isteriz, teşvik isteriz, prim isteriz, borcumuz ertelensin isteriz, faizler düşsün, döviz düşsün, kârımız uçsun isteriz.
Mümkünse davul tozu, minare gölgesi de isteriz.
Ballı börekli mevkilere zembille inmek isteriz…
 
***
 
Peki, daha ne isteriz bakalım?
Aday sizsiniz, bizim ne istediğimizi siz bilin.
Hasta doktora gider; doktor sorar ya, “
neyiniz var” diye, hasta der ki, “e oğlum doktor sensin, ben bilsem zaten buraya gelmezdim” diye. Misal o.
İsteriz işte. Komşunun bir çocuğu vardı; sürekli elini uzatıp, isterdi.
 “Kızım ne istiyorsun” diye soran annesine, “bir şey” derdi, “bir şey ne” diye öğrenmeye çalışınca da “Bir şey işte ya!” diye azarlardı. Ama bir şeyin adı yoktu. Ona hep“Bir şey ister misin” diye sorulduğu için öyle alışmıştı. Misal o.
Aday olan sizsiniz.
Ne istediğimizi siz bulup, anlayın. Sihirbaz gibi adaylarımız var. Kimisinin Allah’ın izni ile yapmayacağı yok. Kimisinin elinde telefon, kim
 ‘bir şey” isterse ‘alo’ diyor getiriyor. Sanki dersiniz telefon yeni icat oldu. Peki, bu zamana kadar Ordu’dan bu işler için kimse ‘alo’ dememiş mi?
 
***
Kısa keselim, şöminelik olsun.
Zaman isteme zamanıdır; şubat-mart aşerme aylarımızdır.
Onlar oy istiyor da, bizim ağzımız yok mu?
Biz de isteriz. Ne istediğimizin önemi yok; “bir şey” istiyoruz.
Ne demişler; isteyenin bir yüzü, vermeyen katakulli!
Veren ister paralel olsun, ister yatay, isterse yamuk;
‘Bir şey’ versin yeter…

 

(NOT; BU YAZI GEÇTİĞİMİZ YIL

YEREL SEÇİM ÖNCESİ YAZILMITIR.)