Ulusal Hasıla= Ücret+Faiz+Toprak rantı+Kar şeklinde bölüşülüyor.
Ulusal hasıla ya da mili gelirin bölüşümünde, payların oranı, toplumun üretim yapısına göre değişiyor. Üretim yapısı değiştikçe, toplumun sosyolojik yapısı da değişiyor.
Tarımsal üretimin hakim olduğu mekan ve zamanda, hasıla topraktan elde edildiği için, en yüksek payı toprak sahibi alıyor. Ücretler düşük ve geçimlik seviyede. Ücret düştükçe, toprak sahibinin geliri artıyor. Genel anlamda yatırımı toprak sahibi yapıyor. Ticaret yapanlar az. Kar ve faiz oranı yüksek seyrediyor.
Tarım toplumunda gelenek, örf ve adetler ile hukuk kurallarını din tayin ediyor. Uretime katkısı olmadığı halde, din adamları üretimden yüksek pay alıyor.
Toplum sanayileşmeye başlayınca, sistem değişiyor.
Önce, toprakta istihdam edilen emek, sanayi bölgelerine akıyor. Köyler boşalıyor. Sanayi ve hizmet sektörünün egemen olduğu yörelerde, nüfus artıyor. Tarımsal yörelere göre, ücret yükseliyor. Yüksek ücret, toprak sahibinin gelirini düşürüyor. Kritik noktadan sonra toprak sahibi olmanın anlamı kalmıyor.
Klasik ekonomistlerden David Ricardo, toplum sanayileştikçe karların ve faizlerin düşeceğini, 200 yıl önce söylemişti. Aynı sonuca, Karl Marx farklı açıdan yaklaştı. Gerçekten, ileri sanayi toplumlarında karlar sürekli azalıyor. Karlı olmak, yeni bir teknolojinin üretime uyarlanmasına bağlı hale geliyor.
Sanayi toplumunda, emeğin verimi yükseliyor. Milli Hasila içerisinde ücretlerin oranı artıyor. Kar ve faiz oranı düşüyor. Toprak rantı ise sıfırlanıyor.
Sanayi toplumu, beraberinde tüketimin yapısını değiştiriyor. Daha çok tüketim. Daha kaliteli tüketim anlayışı, toplumsal değerlerin kırılmasına neden oluyor. Bunların başında din geliyor.
Sanayide üretim yapan işçileri, bir lokma-bir hırka ve şükür anlayışıyla, ikna etmek mümkün olamıyor.
Türkiye sanayiye geçiş aşamasını yaşıyor. Eski köylü, yeni şehirli bir sınıf varoşları doldurdu. Şimdilik onları "din ile kandırmak" mümkün. Ancak, yeni nesil şehirli olarak yetişiyor. Topraktan tamamen kopuk bu insanlar, sosyolojik yapıyı hızla değiştiriyor.
Nitekim, daha önce şehirleşmiş Kadıköy'de insanları din ile kandırmak mümkün değil. Halbuki, Sultanbeyli ve varoşlarda halen din ile kandırma devam ediyor.