25 yılım, Batı ülkelerinde geçti. Almanların çalışkanlığını takdir etmişimdir. Almanya’da rastladığım “Bizim Almancılar” Almanlardan daha iyi ve çok çalışıyordu. Eğer bir ülke insanı sadece çalışma ile meseleleri çözüyor olsaydı, Türkiye de gelişmiş Batı ülkeleri gibi ekonomik refahın tadını çıkarabilirdi.

Avrupa'dan daha ileri olan Amerika'ya gittiğim zaman, sokakta yatan ve hiç bir iş yapmayan insanları gördüm. Nasıl olur da, Amerika bu tembel insanlar ile gelişmiş olabilirdi.

Meselenin gerisindeki sır “sermaye birikiminde” yatıyordu. Bir ülke sermaye birikimini tamamlamadan sanayisini kuramıyor. Gelişemiyor. İlerleyemiyordu. Sermaye arttıkça, emeğin verimi artıyor. Her birim emek daha çok sermaye ile çalışıyor ve daha çok üretiyordu.

Batı ülkeleri “sömürgeleri kullanarak” sermaye biriktirdiler.

İngilizler Hindistan'da tuz tekeli kurdular. Salamura kuramayan Hindistan halkından, her yıl bir milyon insan açlıktan ölüyordu. İngiliz tacirlerine, Çin'de afyon satmasına mecburiyet getiren İngiltere, kan, gözyaşı, insan haklarını çiğneyerek sermaye biriktirdi.

Fransızlar Afrika Kıtasına sömürüye giderken, halkını “biz geri toplumlara medeniyet götürüyoruz” diye ikna ediyordu. Fakat amaç, fakir ülkelerin kaynaklarına el koymak idi. Hollandalıların “sömürgecilik faaliyeti” günümüzde dahi devam ediyor.

Almanlar demiryolları kuruyorum diyerek, Osmanlıyı sömürge düzenine soktu. Osmanlıdan topladığı paralar ile sermaye birikimini tamamladı. Bu sömürünün sembolü olarak, Haydarpaşa Garı tarihin şahidi olarak duruyor.

1917 yılında Osmanlı Gazze Savaşını kaybetti. 1918 yılında Mondoros Mütarekesi ile silah bıraktı. Silah bırakan imparatorluk yıkılır. Yıkılan Osmanlı'dan bize “fakirlik ve borç” miras kaldı.

Türkler, Osmanlının borcunu, ot yeme pahasına 1953 yılında bitirdiler. Bu günkü parayla ödenen borç, uzmanların hesabına göre, 500 milyar doları buluyor.

Osmanlı döneminde Türkler asker oluyor. Ticaret ve Sanayi azınlıklar tarafından yapılıyordu. 18 yaşında askere giden Türk genci, savaştan çok hastalık ve yokluktan ölüyordu. Ölmez sağ kalırsa 30 yaşında memleketine dönüyordu. Evi yok, eşi yok, evli askere gitmiş ise ki genellikle öyleydi, geride kalan çocuklar açlık ve yokluktan ölmüş buluyordu. Eşi yaşıyor ise şanslıydı. Ortalama ömür 40 yaşı geçmiyordu.

Osmanlı döneminde kaderimiz fakirlik ve yokluk olmuştur. Bırakınız sermaye biriktirmeyi, varlığımızı zor devam ettirebildik.

Cumhuriyet sayesinde bir parça kendimize geldik. Sermaye birikiminde epey yol aldık. Sanayimizi kurma başarısı gösterdik.

Batının ve onların yerli iş birlikçilerinin engellemelerine rağmen, sanayimiz büyüyor. Yaşadığımız sorunlu döneme rağmen, bu gün sanayideki büyüme oranı, yüzde 8,8 olarak açıklandı.

Büyük Türkiye İdealinin gerçekleşeceğine inancım her gün artıyor.