’’Oruç sizden öncekilerin üzerine farz kılındığı gibi, sizin de üzerinize yazıldı.’’ (Bakara 183)                                                            
*                                                                                                                
Mübarek bir zat, Müslümana ait kabrin önünde durup, talebelerine sorar:                                                              
— Bu kabirdeki kişi, tekrar dünyaya gelse sizce ne ile uğraşır? Talebenin birisi der ki:                                        
— Elbette sürekli namaz kılar. Diğer talebe:                                                                                                            
— Devamlı oruç tutar, der. Bir diğeri de:                                                                                                                                 
 
— Cihat eder, der. Velhasıl talebeler faydalı bütün işleri sayarlar. O zat buyurur ki:                                                                  
— Bu mezarda yatan kişinin artık dünyaya kapıları kapanmıştır. Ama sizin oraya gideceğiniz kesindir; yani siz de onun gibi öleceksiniz. O halde neden şimdi bu söylediklerinizi yapmıyorsunuz?                         
Neyi bekliyorsunuz? Onun kaybettiği fırsatı, siz bir ganimet bilmeli yarına bırakmadan bu faydalı işlerle uğraşmalısınız. Kardeşler! O gün bugündür. Aşk mevsimindeyiz, gönüllerimizin, ruhlarımızın ve bedenlerimizin yıkanıp arındırdığı şehr-i Ramazandayız. Yaşadığımız hüzün ve gamı ruhumuzdaki derin boşluğu Ramazan ile doldurabilir, gönlümüzdeki yabani otları koparıp, Hayy-ı Kayyum’un ipine sarılarak duvardaki sarmaşık gibi hayata tutunabilir, bedbaht alışkanlık ve günahlarımıza tevbe ederek yeni bir sayfaya şimdi, başlayabiliriz. Başlayın ki, hayatınız bahar olsun! güzelleşsin. Hem... Şimdi başlamazsanız, belki de bağışlanma şansınız hiç olmayabilir. Kur’an-ı Kerim’in nazil dolduğu, Kadir gecesini bağrında saklayan, mübarek Ramazan ayı çok şereflidir. Bunu fırsat bilmeli, bol bol ibadet etmeli, ahireti kazanmak için Allah-ü Teala’nın razı olduğu işlere yönelmelidir. ‘’Bu dünya hayatı sadece eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilselerdi.’’ (Ankebut/64) buyurur Hazreti Allah. Yine Ramazan gelince Allah (cc) der ki;                                                                                                          
- Ey Rıdvan! (Cennetin bekçisi) Cennetlerin kapılarını aç, ey Malik! (Cehennemin bekçisi) Cehennemin kapılarını oruçlulara kapat! Ey Cebrail! Yeryüzüne in, şeytanları zincirlerle bağla, sonra onları denize at ki, Habibim’in oruçlarını ifsat etmesinler. Şefkat Güneşi Peygamberimiz buyurdu ki; “Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır, onlara ‘‘Dünyada iken oruç tutanlar nerededir?’’ diye bir ses yükselir. Onlar gelir, Cennete o kapıdan girerler. Oruçluların en son kalanı da girince kapı kapatılır.” Oruç, hayvani sıfatların galebe çaldığı beşerden, meleki sıfatların galebe çaldığı bir insan-ı kâmil ortaya çıkarmak için uygulanan manevi bir terbiye metodudur. Hedefi; nefsi tezkiye, kalbi tasfiye etmek suretiyle kulu yakın-i imana ulaştırmak, böylece bütün amellerini ihsan makamında ifa etmesini sağlayarak rıza-i İlahi’ye erişmesine vesile olmaktır. Bugün sırf Allah rızası için nefislerini terk edenler, yemek-içmeden vazgeçenler yarın Allah’ın sofrasında ziyafet çekecektir. Şüphesiz ki, Cennet bir sene boyunca Ramazan ayı için süslenir. Ramazan’ın ilk gecesinde Müsire isminde bir rüzgar, Arş’ın altından eser, Cennet ağaçlarının yaprakları ve kapılarının halkaları azametle sallanır ve bundan dolayı tatlı bir ses işitilir ki, dinleyiciler bundan daha güzelini hiç işitmemişlerdir. Kardeşler! Fırsat kapımızı çaldı. Onu güler yüzle karşılayalım, gittiği yerde bizi güler yüzle anlatsın. Oruç bir seferdir, Süfliden ulviye… Faniden Baki’ye… Kasvetten haşyete… Dua’nın miracıdır oruç… ‘’Mum, ağlayıp gözyaşı dökünce daha da aydın bir hâl alır. Ağaç dalı da, ağlayan bulutun bereketi ve güneşin hararetiyle yeşerir. Tıpkı bunlar gibi, tövbelerin kabulü için de bulut ve şimşek, yani gözyaşı ve gönül yanışı ister.’’ der Hz. Mevlana. Ramazan’da değil de ne zaman peki?                                                                                                              *                                                                                                                                      
Cenab-ı Hakk sizi saklasın da nefsiniz sizi bulamasın!..