Yurdumuz Sevr Andlaşması ile pay edilmişken; o zor zamanlarda  Mustafa Kemal Atatürk 16 Mayıs 1919 da Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan  hareket etmiş ve 19 Mayıs 1919 da Samsun’a çıkmıştır. Peşinden Havza ve Amasya’ya gelmiş; burada Amasya Tamimini yayınlamış; ardından Erzurum’a  giderek  burada 23 Temmuz 1919 da  Erzurum Kongresini;  4 Eylül’de de Sivas Kongresini; Anadolu’nun her tarafından gelen delegelerle yapmış;  vatanın düşman işgalinden kurtulması için 16 Arkadaşı ile Ankara’ya gelmiş; ve Ankara’da çalışmalarına devam etmiş; 23 Nisan 1920 de TBMM sini açmış; peşinden kurtuluş hareketine başlamış; İsmet İnönü’nün komutasında 1 ci ve 2 ci İnönü  Savaşları zaferle sonuçlanmış; devamında Kurtuluş Hareketi Hazırlıkları yapılarak 26 Ağustos 1922 de Büyük Taarruz başlatılarak Afyon Kacatepe ve Dumlupınar Zaferleri kazanılmış; düşman kuvvetlerinin önemli bir bölümü yok olmuş; kalan düşman  kuvvetleri yakıp, yıkarak  İzmir’e kaçmış bir kısmı denize; bir kısmı da kayık ve gemilere binerek Yunanistan’a  geri dönmüşler.  Türk     Ordusu  9 Eylül 1922 de  İzmir’e  girmiş ve Kurtuluş Savaşı Zaferle sonuçlanmıştır. 11 Ekim 1922 de Mudanya Ateşkes Mütarekesi imzalanmış ve barış yolu açılmıştır.
      Bugün geldiğimiz yere; her ne kadar olumsuz bakanlar  varsa da; şöyle tüm Dünya’yı ve Dünya Ülkelerini  göz gezdirirsek; geldiğimiz noktanın hiç de kötü olmadığını görürüz. Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde Kurtuluş Savaşı veren   ve kazanan; sonrada bağımsızlığını tüm Dünya’ya haykıran bir  Millet olarak;  geçmişte  durmadan çağdaş medeniyetlere ve uygarlıklara ulaşmak  için çalıştık.  Kurtuluş Savaşının peşinden gelen Lozan Barış görüşmeleri, ve sonucunda; Lozan’da İsmet İnönü’nün Başkanlığındaki heyetin 24 Temmuz 1923'te Lozan Barış Antlaşmasını   imzalayarak; Türkiye  Devleti’nin tapusunu almış; ve Türkiye Uluslararası Arenada yerini bulmuş; daha sonra 29 Ekim 1923'te de Cumhuriyet’in ilanı ile; Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş   ve Mustafa Kemal Atatürk;  Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı seçilmiştir.  
      Cumhuriyet halkın kendi içinden seçtiği temsilcileri  vasıtası ile;  kendini yönetmesi rejimidir. Cumhuriyet egemenliğin halka ait olduğu yönetim biçimidir. Bu rejimde halk; yönetimini beğenmediği program ve yöneticileri; seçimlerde seçmeyerek; düşürür; ve daha verimli, programı fevkalade iyi,  daha güzel     çalışabileceğini düşündüğü  yöneticileri ve onların ortaya koyduğu programı görerek; (seçim tercihi yoluyla ) iktidar yaparak isteklerini ortaya koyarlar.
      Vatandaşın yönetime etkin şekilde katılmasını sağlayan anlayışa ‘ Cumhuriyet ‘ diyoruz. Atatürk Cumhuriyetçiliği yalnız hükümdarlı ve veraset yöntemlerinin reddi olarak algılamamış; aynı zamanda demokrasi kavramı  ile birlikte  düşünmüş; demokratik Cumhuriyetçilik anlayışını benimsemiştir.  Laik, sosyal, demokratik, hukuk devletinin  yapısal adı Cumhuriyettir.
      Cumhuriyet rejimi bir Milletin siyasi olduğu kadar ekonomik açıdan da en iyi programı  ortaya koyup;  en iyi şekilde halka anlatıp; inandırıcı bulunanları;  seçimler yoluyla iktidara taşıyabilmektedir. Cumhuriyet rejiminin güzellikleri;  doğruları söyleyip ortaya konulması ile çıkmış ; yanlış olgular ortaya geldiğinde tenkitler yapılarak ve gerçek doğrular söylenerek; ortaya koyularak; iktidarlar  uyarılmış,  kişi,  toplum,  Millet açısından en doğru ve faydalı olanın yapılması yönünden;  iktidara yön verilebilmiştir.
      95'inci yıldönümünü kutladığımız Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun.