Devlet aklı, daima ilerleme ve gelişme üzerine kurulur. Devlet, yönetimi altındaki siyasal toplumun geri kalmasını istemez. Zira, siyasal toplum geri kaldığı zaman, devlet yıkılma sürecine giriyor.

Son zamanlarda, bu kural ülkemizde işlemiyor. Yöneticiler, siyasal toplumun geri kalması için elinden geleni yapıyor. Yetkililer, öğrencileri İmam Hatip Lisesine yönlendiriyor. İmam Hatip Liselerine gitmek istemeyen talebelere, diğer okullarda kontenjan açılmıyor. Aileler, feryat figan ediyor.

İmam Hatip Liselerinin ekonomide karşılığı yok. Ezberci ve din ağırlıklı eğitim yüzünden, Üniversite'ye giriş oranları yüzde 15 seviyesini aşamıyor. İmam olarak iş bulmaları da imkansız. Kadrolar dolu. Mezunlar ortada kalıyor. Amele düzeyinde iş buluyor. Çok büyük oranda eğitim israfı gerçekleşiyor.

Yerel yetkililer kendiliğinden, talebeleri İmam Hatip Liselerine yönlendiremez. Belli ki bu tutum merkezi Hükümet politikasıdır. Halkın göndermek istemediği okullara, devletin zorlama ile talebe yerleştirmesi, Halk ile Devleti karşı karşıya getirecektir. Nitekim, ilk zıtlaşma Kocaeli'de başladı.

Kocaeli, sanayi ağırlıklı üretim yapıyor. Sanayi bölgesinde, eğitime yatırım onun yaratacağı ilave fayda ile ölçülür. Sanayi toplumunun kaybedecek zamanı yoktur. Talebelerin iş bulacakları okullarda okumak mecburiyeti vardır.

Eğitimin amacı insana yatırımdır. Eğitim sonunda iş bulamayacağını anlayanlar, o eğitimi almak istemez. Ekonomide karşılığı olmayan her türlü eğitim, zaman ve para israfından başka bir işe yaramaz.

Siyasal toplum kararlarını, yaratılan ilave fayda temeline kuruyor. Din eğitimi ile ekonomide ilave fayda yaratılamıyor. Halk ilave fayda yaratmayan eğitime yatırım yapmak istemez. İlave fayda yaratmayan eğitime yatırımın, devlet tarafından zorlanması, sosyolojik akıl ile bağdaşmıyor.

Kocaeli'de başlayan zıtlaşmanın, ülke genelinde yaygın hale gelmesini önlemek için, sosyolojik akla uygun devlet aklı üretmek gerekiyor.