Halkı ikna etmeden, devleti yönetmek mümkün olamıyor. Zorbalık yönetimleri dahi halkı ikna etmek zorunda kalıyor.
Halkı ikna edecek metodu uygulamak için, öncelikle toplumun ekonomik gelişme aşamasının tespiti şart.
Gelişme aşamaları; tarımsal üretim, sanayi üretimi ve bilgiye bağlı üretim aşamalarına göre şekilleniyor. Her aşamada uygulanacak yöntemler aşağıdaki gibi özetlenebilir.
1. Tarım Üretim Aşaması;
Tarımsal üretim aşamasında toplumu ikna etmek için "din ve dini temel alan mezhepler" kullanılır. Zira, tarım toplumu "dindar toplum" dur.
Toplum ne kadar cahil ise siyasi otoritenin işi o kadar kolaydır. Cahiller, dini doğmaların etkisiyle yöneticileri kutsallaştırır. Kutsal kişilerin her sözü "ilahi içerik" kazanır. Adına Peygamber, Halife, Ayetullah, Papa, Kardinal, Lama denmesinin önemi yoktur. Tamamı aynı kapıya çıkar.
Türkiye'de İmam Hatip Okulları ile "cahil toplum yetiştirme" gayreti boşuna değildir. Zira cahil toplum "kendine öğretilen dinden" başkasına yaşama hakkı tanımaz. Dini telkin ile "kendi ırkını" dahi unutur.
Tarım toplumunu "din ve mezhep merkezli bölmek" yöneticilerin işini kolaylaştırır. Halk kitleleri birbirine düşman gözüyle bakarken, yöneticiler arabulucu olarak kendilerini takdim ederler. Bu yöntemi en çok sömürgeciler kullandı. İngilizler Hindistan Halkını, Müslüman ve Hindu diye böldüler. 1948 yılında "Pakistan ve Hindistan'ın" ikiye ayrılmasının temelinde İngilizlerin bölücü politikaları yatıyor.
En tehlikelisi "ırk esasına" göre ayırımdır. Aynı ırktan dahi olsa, kültürel farklılıklar ile farklı milletler yaratmak mümkündür. Ruslar Asya'daki Türk Milletini; Azeri, Türkmen, Özbek, Kırgız adı altında ayırmayı başardı.
Dini kullanarak araplaştırma politikasının tarihi 1400 yıldan beri devam ediyor. Araplar feth ettikleri Suriye, Irak, Mısır ve Kuzey Afrika halklarını din etkisiyle araplaştırdılar. Suriye Halkı Asuryan olduğunu yeni fark etti. Mısır "arap değiliz, Mısırlıyız" diyor. Filistinliler, Yunan kökenli olduklarını söylüyor. Kuzey Afrikalılar "Beriberiyiz" diyor.
Orta Doğu, Mısır ve Kuzey Afrika ülkeleri "araplaştırıldıklarını" fark etti. Dinin etkisinde kalan Türkler halen meselenin farkında değiller. Türkiye'de "araplaştırma gayretleri" devam ediyor.
Siyasi otoriteler halkı bir başka millete dönüştürmeye başladıkları zaman "ötekileştirme" önlenemiyor.Ötekileştirmeyi baz alanlar siyasi iktidara gelse dahi, siyasi meşruiyet tartışması ve siyasal kabul fonksiyonu işlerlik kazanamıyor.
2. Sanayi Toplumuna Geçiş Aşaması;
Türkiye gibi sanayi toplumuna geçiş aşamasındaki toplumlar sıkıntılı günler yaşıyor.
İktidara gelmek ve iktidarda kalmak için siyasiler; din, mezhep ve ırk esasına göre toplumu ötekileştiriyor. Toplum yeni sanayileştiği için, tarımsal üretim aşamasından gelen örf-adet ve diğer sosyal tortular etkisini sürdürüyor.
Geçiş aşamasında, toplumu Laik ve Dindar diye bölmek ve birbirine düşman etmek siyasilerin işini kolaylaştırıyor.
Fransa bu sorunu, 1789 Devrimi ile giderebildi. Giyotin ile din adamlarının kafası kesilerek, Kilisenin egemenliğine son verildi. Fransa'nın başarısı Avrupa Devletlerinde "laik devlet idaresini" egemen kılabildi.
3. Sanayi Üretim Aşaması;
Sanayi toplumunda akıl ve bilgi öne geçiyor. Laik devlet prensibi sayesinde farklı milletlerin ve farklı yaşam tarzlarının bir arada yaşaması mümkün hale geliyor. Dini doğmaların etkisi azalıyor. Insan hakları temelinde, hukuk devletine geçiş başlıyor.
Sanayi toplumunda, topraktaki üretimin egemenliği sonlanıyor. Ekonomik gelişme ve büyüme "sermaye birikimine" bağımlı hale geliyor.
Üretimde kullanılan sermaye miktarındaki artışa bağlı olarak toplum sanayileşiyor. Sanayileştikçe, siyasal toplumu oluşturan insanların refahı artıyor.
Sermaye, Toprağa benzemiyor. Mobil karakter taşıyor. Fazla zorlanır ise ülkeyi terk ediyor. Sermayeyi ülkede tutmak için "hukuk devleti ilkelerini" uygulamak gerekiyor.
Sanayi toplumunun en önemli sorunu "ürettiğini satmak"dır. Ürettiğini satabilmek için, toplam talebin (alıcıların sayısının) artması gerekiyor. Toplam talebi artırmak ise, siyasal toplumun bütünleşmesini gerekli kılıyor. Avrupa Birliği gibi entegrasyonların temelinde "talebin büyütülmesi" yatıyor.
Sanayi toplumunda, siyasal otoriteler halkı ikna etmek için "demokratik prensipleri" kullanmak zorunda kalıyor. Siyasi partiler toplumsal sınıflara göre şekilleniyor. Orta sınıfı ikna eden siyasi parti iktidara geliyor.