Dilinin kemiği olmayan insanlar hislerini, düşüncelerini veya duygularını nasıl engelleyeceklerini bilmezler. Bu nedenle, paylaştıkları şeylerin sonuçlarını düşünmeden akla gelen ilk şeyi söyleyiverirler. Sık sık samimiyetlerinin arkasına saklanırlar ama dikkatli olun! Bu tarz kişiler kendilerini açık sözlü olmakla nitelendirerek, başkaları fikirlerini sormadan karşılarındaki kişi hakkında, elle tutulur bir neden olmada, hoş olmayan yargıya varırlar.

Daimi bir ilişkinin temel dayanağın samimiyet olduğu doğrudur. Dürüst olmak, düşündüğünüzü söylemek anlamına gelir ancak saygıyla, şefkatle ve doğru anlamda. Örneğin, en iyi arkadaşınızın yeni saç kesimini beğenmezseniz, “hoşuma gitmedi, diğerini tercih ederim”  demek yerine “sana her şey yakışıyor ama bir önceki saç modelin daha iyiydi” demeniz tercih edilir.   İkisi de aynı anlama gelir ancak biri kalp kırarken diğeri teşvik edici bir cümledir.

Dilinin kemiği olmayan insanlar, konuşmadan önce akıllarına gelen kelimeleri iyi düşünüp tartmazlar. Dillerine geleni söylerler ve sonra sonuçlarına katlanırlar. Eğer başkalarına zarar verirlerse, doğru düşündükleri şeyin arkasına saklanırlar. Söyledikleri şeyden gocunmazlar ve samimiyetlerini üst sınırlara çıkarırlar. Ortada birisini utandıran bir durum varsa, onlar bu durumu dürüst olma etiketi altında daha da üst noktaya taşıyacaklardır.

Bu nedenle bazen dillerini ısırırlar ancak yine de söyleyeceklerinden geri kalmazlar. Dillerinin kemiği yok. Bu kişiliğe sahip insanlar, çok aktiftirler, dışa dönük olurlar ve sessizliğe dayanamazlar. Eğer uzun süre konuşmadan, hareket etmeden dururlarsa, içlerinden bir şey onları rahatsız eder ve akıllarına gelen ilk şeyi söylerler.


Aslında her insan konuşmadan önce kafasında egzersiz yapar. Bu milisaniye sürer, ama söyleyeceğimiz şeyi ölçüp biçmek için yeterli bir süredir. Eğer söyleyeceğimiz şey karşımızdaki insana fayda getirmeyecekse ya da hoşuna gitmeyecekse, susmamız mantıklıdır. Çünkü bazen bu kelimeleri hiç söylememiş olmak, daha iyi ve tatmin edici bir sonuç verecektir.