Ekonomik konularda hamaset ve popülizm olmaz. Ekonomide rakamlar konuşur. Gerçekleşmiş rakamlara bakarak, sermaye birikimi ve istihdama ilişkin sonuçları çıkarmak mümkün.
Ülkemizde, her yıl bir milyondan fazla genç nüfus, emek piyasasına giriyor. Mevcut işsizler ordusu her gün yükseliyor. İşsize iş vermek, ilave iş yeri yaratmaktan geçiyor. İş yeri yaratmak için sermayeye ihtiyaç var. Sermaye olmadan fabrika açılamıyor. İş yeri yaratılamıyor.
Ekonomide bu kuralı, Emek/Sermaye formülü ile özetliyoruz. Paydadaki emek fazlalığı, sermaye artışı ile nötralize edilebilir. Sanayi toplumunda, başka bir ekonomik çare yok.
Son bir buçuk yılda, istihdamdaki artış ile sermaye birikimindeki artış arasında gerçekleşen ilişkiyi analiz edelim:
Resmi rakamlara göre, 2016 yılı Temmuz ayından 2017 yılı Kasım ayına kadarki dönemde, Türk Ekonomisi 1.448.000 ilave kişiye iş verdi.
Aynı dönemde ülkeye yatırım yapmak amacıyla giren sermaye miktarı ise, 25,9 milyar dolar.
Bir işçiye iş yaratabilmek için, ortalama 150.000 dolarlık yatırım gerekiyor. Elimizdeki donelere göre hesap yapalım.
1.448.000 işçiye iş verebilmek için, 1.448.000 x 150.000 =217,2 milyar dolarlık yatırım yapmak gerekiyor. Bu dönemde giren sermaye ise 25,9 milyar dolar. 217,2-25,9= 191,3 milyar dolar sermaye birikimi nasıl gerçekleşti.
Ulusal tasarruflar yüzde 12 oranında artığına göre bir buçuk yılda 700 x 0,12 x1,5 = 126 milyar dolar civarında ulusal tasarrufların sermayeye dönmesi mümkün.
191,3 -126= 65,3 milyar dolar para nereden geldi ve sermaye birikimine katkıda bulundu?
Ekonomide yoktan var olmayacağına göre, birileri Türk ekonomisine Temmuz 2016 ile Kasım 2017 ayları arasında 65 milyar dolar para sokmuş olmalı. Cari açık verdiğimize göre, bu kapıdan paranın girdiği aşikar.
Türk ekonomisini görünmeyen bir kuvvet finanse ediyor. Bu nedenle ekonomik büyüme ivme kazanıyor.
Görünmeyen kuvvet kim olabilir ?
Uluslar arası bankerlerin olmadığı muhakkak. Zira IMF 2017 yılı ekonomik büyümeyi 2,9 olarak tahmin etmişti. Halbuki ekonomik yüzde 7,1 büyüdü. IMF, finansal kesimdeki para girişine göre hesap yapıyor. Görünmeyen kalemlerden giriş yapan sermayeyi bilemiyor.
Büyüme, Dünya Bankası ve onun vurucu gücü IMF sermayesi ile geçekleşmedi. AB ülkelerinden gelen yatırım sermayesi ile realize oldu.
Türkiye'de üretim yapan yabancılar önce kendi şirketlerine kredi açıyor. Daha sonra verdikleri borcu, Türkiye'deki şirketlerin sermayesine ilave ediyor. Bu realizsyonu göremiyoruz. Ancak, ödemeler dengesi prensibine göre sonuç hesabı olarak anlıyoruz.
Bu nedenle cari açık problem olmuyor. Cari açık, sermaye girişine açık kapı görevi üstleniyor.