Siyasi iktidar hedef sektör olarak inşatı seçmiş idi. Toki, Emlak Konut gibi kamu kurumlarına büyük şehirlerdeki hazine arsaları devredildi. Hasılat paylaşımı yöntemi ile bu arsalar üzerine müteahhit firmalar konut inşa ettiler. Toki ve Emlak konut sadece arsa devri ile para kazandı. Buradan kazanılan paralar Türkiye genelinde inşaat işlerinde kullanıldı. Milyonlarca konut yapıldı. Ancak sektör gelişme limitine yaklaşıyor. Üretilen konutlar satılamıyor. Sıkıntılar su yüzüne çıkıyor.

Konut satışlarına ivme kazandırılsın diye faiz düşürme girişimi ekonomik dengeleri bozdu. Döviz kuru arttı. Artan kur nedeniyle ithalat azalıyor. Azalan ithalat üzerinden alınan vasıtalı vergiler azalıyor. Bütçe gelirleri düşüyor. Kur geçişgenliği ile enflasyon oranı yükseliyor.

Petrol fiyatları düşüyor. Enerji üzerinden alınan gelirler düşüyor. Böyle devam ederse Devlet Bütçesi büyük açık verecek. Bu açığın nasıl karşılanacağına ilişkin alternatif seçenek üretilmedi. Üç alternatif var. Yatırımları kısmak. Borçlanmak. Para basmak. Yatırımların azalması büyümeyi düşürecek. Borçlanmak piyasa faizlerini yükseltecek. Para basmak enflasyon yaratacak.

Ekonomi orta gelir tuzağına yakalandı. Bu tuzaktan kurtulmanın yolu sermaye birikimini artırmak. Ülkede tasarruflar yetersiz. Bu kanaldan sermaye oluşturmak imkansız gibi. Yabancı sermaye çözüm olabilir. Ancak Ödemeler dengesine baktığımız zaman ülkeden dışarı doğru sermaye çıkışı daha fazla. 2014 yılında kalıcı sermaye giriş- çıkışı arasındaki fark 3 milyar dolar ile ülke aleyhine.

2015 yılında da sermaye çıkışı devam ediyor. Hükumete yakınlığı ile bilinen ve Müslümanlığı her platformda öne çıkaran bisküvi şirketi 6 milyar dolar sermayeyi İngiltere'ye götürdü. Türklere iş verme yerine İngilizlere iş vermeyi tercih etti.

Sermaye kaçışı nedeniyle ortaya çıkan döviz talebi kurları artırıyor. Ekonomi daha yüksek fiyat seviyesinde dengeye geliyor. İşsizlik artıyor. Ekonomik büyüme düşüyor. Durgunluk her sektörde en yüksek noktasına çıkıyor.

Sabit gelirli işçi, emekli geçim sıkıntısında. Zira gıda fiyatlarındaki enflasyon çok yüksek. Gıda Tüketici Endeksi ile Üretici Endeksi arasındaki fark giderek açılıyor. Sebebi gıda fiyatları üzerinde pazarlama monopolü var. Organize gıda sektörü fiyatları yüksek tutmakta başarılı. Üreticide 50 kuruş olan domates tüketiciye 150 kuruşa satılabiliyor. Vatandaş açıklanan enflasyon oranına inanmıyor.

Sanayi yatırımları durma noktasına geldi. Hiç kimse sanayici olmak istemiyor. Zira Hükumet sanayi yatırımlarını desteklemiyor. Aksine devlet üretim faktörleri üzerinde vasıtalı vergileri almaya devam ediyor. İşçi çalıştırandan her işçi başına iş veren primi alıyor. Kredi faizleri üzerinden vergi alıyor. Kredi maliyetini artırıyor. Yatırım malları ithalatından vergi alıyor. Yatırımı pahalılandırıyor. Sanayici vergi dairesi gibi çalışıyor. Bu nedenle yeni sanayiciler ortaya çıkmıyor. Ekonomide para kazananlar AVM açmakla meşgul.

Seçim yaklaşıyor. İşler iyi gitmiyor. Bu ekonomik sonuçlar sandığa büyük ölçüde yansıyacak. Ekonomik kriz ile gelen mevcut iktidar yine benzer bir ekonomik kriz ile gidecek gibi gözüküyor.