Denir ki; "ağzından çıkanı kulağın duyacak." Ya da "söz uçar yazı kalır."
Hele hele bunu, kalabalıklara, topluma karşı yapıyor iseniz, "kılı kırk yaracaksınız." Ya da, "Topluma konuşacak, yazacak olanlar 40 katını bilmiyorlar ise akıllarına geleni yapmayacaklar." Çünkü, yaptığınız işin sonucunda olumlu ve olumsuz etkilenen binler, on binler, milyonlar söz konusu olabilir.
İşte bu mesleklerden biri, belki de en tepedeki geçmişin matbuatı, bugünün basını, dahası medyadır. Sorumluluğu, büyük sorunlara yol açabileceği için azami düzeyde hissedenlerin görev yaptığı bir alandır.
İyi de, bu işi,yani benim işimi yapanlar kılı kırk yararak hareket ediyorlar mı? Yaptıkları, gazete sayfalarına, televizyon ekranlarına, internete yansıttıkları haberlere toplumsal sorumluluk penceresinden bakıyorlar mı?
Ne gezer!..
İşte ortada,güncel konu fındık. Hani şu bir kısım zevatın sırf medyada yer alabilmek için demeç verdiği açıklama yaptığı, daha sı adeta medya maymununa dönüşmeyi bile kabullendiği fındık sektörü..
Şimdi; ağzından çıkanı kulağı duymadığı için aklı da hesap yapamayanların beyanatlarını, "Söyledikleri doğru mu, yanlış mı?" demeden gazete ve internet sayfaları ile ekranlara  ve mikrofonlara taşıyan meslektaşlarıma soruyorum:
"Üretici altın yılını yaşıyor?" başlığını atarak, altınlara boğulan değil boğduğunuz, ya da boğulduğunu sandığınız üreticiler nerdedir? Kimlerldir? Hiç düşündünüz mü?
2014 ürünü için yapılan bilimsel tespitler ortada. Doğu Karadeniz'in (yani fındıkta ana üretim bölgesinin) 350-400 rakımdan üzerindeki kesimlerde fındık dondu, yandı, kalmadı.
Öyleyse ise altın yılını yaşayanlar; Doğu Karadeniz'de, orta ve yüksek kuşakta tek fındık danesi dahi kalmayan üreticiler mi? Yoksa, Batı Karadeniz'de her biri 10 ilâ 50 ton arasında fındık yapan (bir çoğu da devlet arazisinde) genel de hali vakti yerinde, sıkıntısı olmayan, zengin sayılan üreticiler mi?
Gerçi, ortada Doğudakilerin kabullenmekte zorlandığı, çıplak bir gerçek de yok değil. Bu da, Batıdakilerin gerek üretici tarifine uygun hareket etmede, doğudakilerden çok ama çok önde, ilerde olduğudur. Yani Doğu dakiler gibi "Bir avuç bostan, yan gel yat Osman" tarzı hareket edenlere benzemeyişleridir.
Aslında, kıssadan hisse yapacak o kadar gerçek, küçük öyküler var ki. Ama, bir yanda fındığı olmayan, hatta sahildekilerden çok daha fındığa bağımlı hayat süren bir orta ve üst kuşak fındık üreticisinde tek dane dahi olmayışı.. Bunu göz ardı edip, adeta bu insanları yok sayarak, "Üretici altın yılını yaşıyor" başlığı atan,yani fındıkta kazanma işini sadece fiyata bağlayarak haber yapan, yorum yazan bir medya.. Tıpkı ziraat odalarının temsilcileri gibi, büyük bir yanlışın içinde debelenen başta yerel olmak üzere Türkiye basını...
Demek istediğim o ki,  basın mensubu efendiler, sayfa sekterleri, yazı işleri müdürleri, genel yayın yönetmenleri, anlı şanlı yazarlar; bu yıl önce fındıkta kimin altın sahibi olduğuna iyice bir bakın? Fakirin mi, yoksa zenginin mi? Ondan sonra da başlıkları sallayın!..
MURAT TAŞKIN 9 EKİM 2014