Fedakâr olan insan, gönülden sevendir,
Yürekli olan insan, kendini bilendir,
Umutlu olan insan, yaşamı sevendir,
Unutulmayan bir arkadaş ise,
Uğrunda ölmeye değendir.

Konya’ya gittiğimde, orada yaşayan uzun zamandır hasta olan arkadaşım, meslektaşım, Besni’de aynı evde 1 yıl kaldığım, anılarımın ortağı, 20 yaşlarında gelip, o da bizler gibi Besni’de öğretmenlik yapan Ayten’i mide ziyaret ettim.
Dışarıda bir hayat var, bu hayat zor ve o kadar acımasız ki önüne çıkanı silip kenara atıyor. Ayten, yıllar önce, anı bir durumda nefes alamayıp beyni oksijensiz kalınca olanlar oldu ve 13 seneden beri yatağa mahkûm kaldı. 5-6 sene öncede ziyaret etmiştim, yine yatıyordu, yine konuşamıyordu, yine göremiyordu. Çok istedim gitmeyi, her şey nasip. Ve ummadığım bir anda Mevlana ziyaret olayı çıkınca, hem Mevlana’yı hem de Ayten’imi ziyaret ettim güzelim hayat dolu, sevecen, çocukları çok seven ilkokul öğretmeni Ayten’im gitmiş, bambaşka biri gelmiş. Elleri ellerimde, yarım yarım konuşarak öyle güzel anlaştık ki, geçmişi çok iyi hatırlayan bu güzel arkadaşımı, telefon açarak sevdiği arkadaşlarıyla görüştürdüm. Onların sesini duyunca nasıl mutlu, nasıl gülüyor, sesleniyor isimleriyle becerebildiği kadar. Dünya tatlısı iki kızı var, birisi okuyor üniversitede, diğeri kendini annesine adamış, gece gündüz yanında, onlar anlıyorlar birbirlerinin dilinden, soruyorum arada ne dedi diye… Sesleniyor bana, gülüyor gözleri, hayal ediyor belki de o an yasadığımız, gezdiğimiz, Besni’de bıraktığımız anıları 13 sene olmuş, bir insanın hem de gencecik yaşam dolu bir öğretmenin sürekli yatakta yatmasını düşüne biliyor musunuz?
Albümlerini istedim, bir koli albüm. Antep’ten almıştık albümleri, ben de de vardı aynısı yazdığım mektuplar duruyordu, saklamıştı hepsini, hatta tebrik kartı atmışım 1985. (Koydum fotoğraflarda) okurken ağladım, mektuplaşmak, yazışmak, bayramlarda kart atmak vs. Ne güzel duygularmış.
Turdan ayrıldım, 4-5 saatimi ona ayırdım. Tek tek fotoğrafları inceledim, kardeş gibi benzetenlerde oluyordu. Kevser, Ayten, ben ayrılmaz 3’lüydük. Hep bayramlarda, ev gezmelerin de, törenlerde yan yanaydık. Yerli halkıyla, memur olan ailelerle kaynaşmış, ara ara görüşürdük. Uzun kış gecelerinde bizleri de aralarına alan bu güzel insanlarla sabahlardık nerdeyse… Çok üzüldüm çok... Ne olacağımızı bilemiyoruz. Kilisliydi Ayten’in ailesi. Memur olduklarından dolaşmışlar her bir ili. Götürmüştü Kevser’le beni Kilis’e. Zaten hep gezerdik Urfa, Hatay, Adana, Mersin vs. Bayram alışverişlerine G. Antep’e giderdik. Baklavasını, künefesini yer dönerdik. Ne güzel o günler ne güzel. Ayrılmak istemiyordum, bırakmıyordu elimi, hep yüksek sesle Besni’yi, aklımda kalan beraber geçirdiğimiz anıları hepsini hepsini anlattım. Sesli sesli, kâhkalarla gülüyor,  güldükçe ben mutlu oluyordum. Geçen sene gittiğimde kızı telefonunu değiştirmiş ara ara bulamadım, kız kardeşi de öğretmen orada yasıyor, Milli Eğitimi aradım numarasını istemiştim vermediler, postanelere rica ettim yok, bulamadım, bu sene tesadüfen buldum, (Eski kullanmadığım cep telefonumda , kız kardeşinin numarasını buldum..) ve kavuştum, yine diyorum nasip kısmet.. Yazacak o kadar çok hikâyelerim var ki; sıkmayayım sizleri daha fazla.
Allah şifa versin, iyi ki kızları var,
Onlara da kolaylıklar diliyorum. Ardından İyi anıların bırakan arkadaşım Ayten; SENİ SEVİYORUZ