Huzur kapımı çalsa; koşmaktan bacaklarım birbirine dolanır.

Hüzün kalbimi aralasa, hıçkırıklar gözlerimden boşalır…

 

Kısacık sözlerle kendimi tarif etmeye başladığım yıllardı. Ve o kısacık sözler topluluğuna sizler şiir diyordunuz, bazı kişiler aforizma ben ise kısacık sözler topluluğu… İsmimi hiç sevmemiştim, belirli bir yaşa kadar. İşte o yaşımda “Can Yücel” ile tanıştım. “Baba” adamdı dediklerindendi Can babam. Soyadı benzerliğinden midir nedir bilemedim ama çok sevdim.

 

Rakı içmedim hiç ama hayatımda “iki tek attım bu gece” dediğim cümlelerimdeki iki tek; Can babamın cümleleridir. Baştan sona okumadım. Sondan başa da okumadım. Bildiğiniz bodoslama ortadan başladım hep. Yazmaktan, okumaktan, düşünmekten yorulduğumda kütüphaneme bakardım. Can babam gülümseyerek “Çok bi çocuk” derdi. Atardık karşılıklı iki tek.

 

Hayaller kurar, uzaklara dalar giderdim. Evimizin önündeki çimenlikte güneşlenmek ne denli akıllı işidir siz düşünün. Annemin kalk oradan toprak çeker, karnın ağrır, hasta olursun demesine aldırış etmeden; gökyüzünün maviliğine doymaya çalışırdım. Doyamazdım. Eve geldiğimde odamda Can babam oturur; “Gökyokuş” derdi. Uzun uzun geleceğimi kurardım. “İlerde bir gün yazar olacağım” derdim. İyi de neden yazar diye de kendime hiç sormadım. Can babamdan mıdır nedir, yazar olmak, kitaplar yazmak istedim. Mesela tiyatro oyuncusu olabilirdim. Çok severim, rol de yapabilirim. Mimar olabilirdim ki çizmek tam bana göreydi. Doktor olmayı hiç düşlemedim. Kendi kesik yaralarıma bakamazken başkalarına nasıl yardım edebilirdim ki? Dehşet! Öğretmenlik desem, sabır işi. Bende o sabır yok. Bakmayın öyle sakin durduğuma, ifade edemez isem bildiklerimi; yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım. Lafın özüne gelirsek, aklım fikrim yazar olmaktaydı. Tabi ki ilk şartı okumaktan, anlamaktan ve anlatmaktan geçiyordu.

 

Sonra bir akşamüstü işyerinde çalışıyorken kargocu abi kocaman bir koli kitap getirdi. Gönderen firma “Yediveren Yayınevi”, alıcı firma “Öğrenci Kitap Evi”. Bir de baktım ki “Aklımın Odaları” karşımda. Yazar olmuştum. Rüya değil, hayal hiç değildi. Karmakarışık duygularla raflara yerleştirdim kitaplarımı. En üste değil de üçüncü sıraya koydum önce. Utandım belki ya da diğer yazarlara haksızlık etmek istemedim. Yerim en üst olamaz dedim. İlk on dakika içinde ilk kitabımı satmıştım, imzalayarak hem de. Bana gönderilen telif kitaplarımı bir çantaya doldurup evimin yolunu tuttum. İnanması güç ama artık bir kitabım vardı. Halis muhlis ben yazmıştım. Koşar adımlarla eve geldim. Babam, annem ve kardeşim kitaplara baktılar. Belli etmeseler de benimle gurur duydukları gözlerinden okunuyordu. Babam tebrik etti, elini cebine attı ve ilk kitabım üzerinden ilk paramı kazanmıştım. Bunu para için yapmamışım ama o para benim en kıymetli hazinemdi.

 

Kitap çıkarmak…

Apayrı bir dünya, bambaşka girişimler. Yazılarınızın bilgisayar ortamına atılmasından tutun da kapak tasarımına kadar her detay çok önemli. Bu zorlu, ağrılı süreçte yayınevim “Yediveren Yayınları” bana çok yardımcı oldu. Yazım ve noktalaması, sayfa düzeni, sıralamalar… Her şey ama her şey çok tartışıldı. Kapak tasarımını gazeteden arkadaşım Kerim Gültaş üstlendi. Sağ olsun, onu çok yordum. Ellerine sağlık bana göre on numara beş yıldızlık bir iş çıkardı. Üç farklı tasarımın sonucunda beni ve kitabımı anlatan tasarımı seçtik. Ve en sancılı süreç olan bekleme kısmına geçtik. Unutmadan önsöz kısmını hazırlayan Oğuzcan Çağan arkadaşıma da çok teşekkür ediyorum. Önsözü benim yazmam uygun değildi. Ben zaten kitabı yazarak derdimi anlatmaya çalıştım. Aynı şeyleri özetleyerek yinelemenin bir anlamı yoktu; onu da yapmadık zaten…

 

Yayında ve yapımda emeği geçen herkese teşekkür ederler ya her filmin sonunda, ben bu filmin başında teşekkür ediyorum. Yayınevim “Yediveren Yayınları”na, yayıncım Gökhan Bayrak ve Akif Bayrak’a, tasarımcım Kerim Gültaş’a, kıymetli arkadaşım Oğuzcan Çağan’a ve benimde çalışmakta olduğum, kitabımın satışını Ordu’da üstlenen Öğrenci Kitap Evi ve sahibi Güngör Soylu’ya çok teşekkür ediyorum.

 

Bana bu fırsatı sağlayan, bu yolda yoldaş olan Ordu Yorum Gazetesi ve ekibine çok teşekkür ediyorum.

İyi ki varsınız…

 

                                                                                                                     07.02.2015 Cumartesi

                                                                              Canan Yücel