Fındık üreticisinin sorunları için bir meclis araştırması açılmasını talep eden milletvekili Adıgüzel’e başta Ordu Milletvekili ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit TOrun, Milletvekilleri İbrahim Kaboğlu, Abdullatif Şener, Barış Karadeniz, Kemal Zeybek, Necati Tığlı, Neslihan Hancıoğlu olmak üzere pek çok CHP’li isimden destek geldi.

26 milletvekilinin imzasını taşıyan önergenin gerekçe bölümünde fındığın ülke için önemi vurgulandı. Adıgüzel önergesi ile ilgili şu açıklamaları yaptı: “Fındık’ta acil çözülmesi gereken konular var. Her fırsatta ve her yerde haykırıyorum; derhal adil ve makul bir taban fiyat belirlenmeli. Ancak sorun sadece bu değil. Orta ve uzun vadeli çözüm isteyen işlerle ilgili de Meclis’in devreye girmesi ve bu stratejik ürünümüzü nasıl kurtarırız diye çalışması gerekir. Bu nedenle araştırma önergemizi verdik.”

Adıgüzel’in önergesinde şu ifadelere yer verildi:

“Fındık, ülkemiz ekonomisi ve tarımı açısından son derece kritik öneme sahip bir üründür. Yaklaşık 3 milyar dolar ile ülkemize en fazla ihracat getirisi olan tarım ürünü olma özelliğini taşıyan fındıktan ne yazık ki yeterli ekonomik ve sosyal kalkınma elde edilememektedir. Dünya fındık üretiminin %70 civarı ülkemizindir. Dünya fındık bahçelerinin %70’i Türkiye’dedir ve ülkemiz fındık üretimi için gerekli olan özel iklim ve coğrafi koşullara en fazla sahip olan ülkedir. Yaklaşık 500bin aile doğrudan fındık üretimi yapmakta ve toplam 8 milyon insanımız fındığın sağladığı ekonomiden geçimini sağlamaktadır.

Cumhuriyeti kuranlar, 1935’te Birinci Ulusal Fındık Kongresi’ni toplamıştır. Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu ve Tarım Satış Kooperatifi Ana Mukavelenamesi adını taşıyan 2834 sayılı kanun kabul edilerek 2 Kasım 1935 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yine Cumhuriyeti kuranlar, 1938’de kısa adı FİSKOBİRLİK olan Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliğini kurmuştur.

Sayın Bülent Ecevit dönemindeki olumlu gelişmelerle fındık üreticisinin yüzü gülse de, özellikle 1983 yılında 9 madde olarak çıkan Fındık Kanunu’ndaki yetersizlikler ve özellikle AKP döneminde yürütülen fındık politikası, üreticiyi zarara uğratmış ve fındığı üretici açısından ekonomik bir ürün olmaktan çıkarmıştır. Özellikle FİSKOBİRLİK’in etkinliğinin azaltılması ve TMO’nun fındık alımına başlaması ile piyasa tüccar ve aracıların insafına bırakılmıştır.

En büyük yerli firmanın, İtalyan rakibine satılması ile piyasa yabancıların eline geçmiştir. Böylece dünyanın en büyük fındık üreticisi olan Türkiye’de fındık piyasasına yabancı bir firma egemen olmuştur.

2017 yılı itibariyle fındıkta rekolte yaklaşık 640 bin tondur. 2018 yılında tahmini rekolte 530 bin tondur. Özellikle bu yıl sahil kesimlerinde ciddi bir rekolte düşüşü vardır. Normalde arz düştüğü için fiyat yükselmesi gerekirken piyasa tekelleştiği için rekabet ortadan kalmıştır. Dolayısıyla fiyatlar üreticinin lehine gelişmemektedir. Sonuçta aracılar ve yabancılar piyasayı belirlemekte ve rekolte azalsa da kâr etmektedir.

Fındık konusunda fiyatlandırma o kadar üretici aleyhine gelişmiştir ki, şu anda üretici, FİSKOBİRLİK’in 2006 yılında alım yaptığı fiyatlardan fındık satmaktadır. Yani 12 sene öncesi fiyatlarla ürün satarak ayakta kalmaya çalışmaktadır.

Fındık piyasasında yabancı bir firmanın tekel oluşturmuş olması devletin müdahalesini gerekli kılmaktadır. Bu müdahale için acil bir yöntem geliştirilmesi, orta ve uzun vadeli olarak da fındık için strateji ve politika geliştirilmesi elzemdir. Bu politikanın detayları için yasama organı olarak TBMM’nin üzerine düşeni yapması fındık üreticilerinin temel beklentilerindendir.

Son olarak, Fındık piyasası ne yazık ki üreticimizi zarar ettiren bir karmaşa içerisindedir. Üreticimizi, artık katlanılmaz hale gelen bu başıboş ve yabancı tek bir firmanın tekelleştiği, dolayısıyla fiyatları tek başına belirlediği ortamdan kurtarmak devletin görevidir. Fındık fiyatı belirlenirken, üretim maliyetlerinin objektif kriterlerle çıkarılması, enflasyon oranlarının doğru hesaplanması ve üretici refah payının eklenmesi gerekmektedir.

Ayrıca, fındığın işlenmesi, son ürün haline getirilmesi ve markalaşma üzerine çalışılarak katma değeri en üst düzeyde üreticiye yansıtılması da bir politika olmalıdır.” Haber Merkezi

 

Editör: Haber Merkezi