Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) satın aldığı 138 bin ton kabuklu fındığı satışa çıkardığını açıklamasının ardından Cumhuriyet Halk Partisi Altınordu İlçe Başkanı Bülent Akpınar,  1 ay önce Tarım Bakanına “Serbest piyasaya fındık sürerseniz Ordu meydanında kendimi yakarım. Bu kadar net!” ifadelerini kullandığını söyleyen AKP Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu'ya seslenerek, “Tarih 8 Ocak 2018. Ak Parti Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu, fındık üreticisini mağdur etmeyeceklerini belirterek Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba ile birkaç görüşme yaptığını ve serbest piyasaya fındık sürmeleri halinde Ordu Meydanı’nda kendisini yakacağını söylediğini belirtmişti. Geçtiğimiz gün itibariyle de TMO, üreticilerden aldığı fındığı serbest piyasada satışa çıkardığını açıkladı. Biz, Sayın Gündoğdu’dan ya da herhangi bir AKP’li milletvekili ve yöneticisinden kendisini yakmasını istemiyoruz. Onlar zaten üreticilerimizi fazlasıyla yaktı. Ama Sayın Metin Gündoğdu’dan siyasi kimliğim itibariyle değil kendim de Ordulu bir üretici olduğumdan; Ordululara, hemşerilerine bir özür borcu olarak en azından ‘Ben aldatıldım, kandırıldım.’ deyip Ordu Büyükşehir Belediyesi önünde sadece şu an elimde tuttuğum mumu yakmasını istiyoruz. Buradan kendisine saygı ve sevgilerimi iletiyor, üzerine düşeni yapacağını temenni ediyorum.” dedi. 

Pancar da bizim fındık da bizim
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın Resmi Gazete’de yayımlayarak Türkiye Şeker Fabrikaları’na (TÜRKŞEKER) ait 14 fabrikanın satışını ilan edilmesinin ardından ilk tepki Cumhuriyet Halk Partisi’nden geldi. CHP Altınordu İlçe Başkanı Akpınar, “16 yıldır ülkeyi yöneten iktidarın yanlış politikaları, her alanda olduğu gibi tarımda da kendi kendine yetinebilen noktada olan Türkiye Cumhuriyeti’ni dışa bağımlı bir hale getirdi. Yerli ve milli olduğunu iddia eden iktidar; Tekel, Telekom, Tüpraş, Erdemir gibi Cumhuriyet tarihinin bütün kazanımlarını sattığı yetmezmiş gibi, zeytin ücretlerini, buğday üreticilerini, tütün üreticilerini, fındık üreticilerini de perişan etti ve hayvancılığı bitirdi. Doymak bilmeyen iktidar gözünü şimdi de şeker fabrikalarına dikti. Binlerce üreticimizin, emekçimizin mağdur olabileceği, en önemlisi milletimizin sağlık yönünden ciddi sorunlar yaşayabileceği bilinmez bir yola doğru bizleri sürüklüyor. Toplum sağlığı ve milli sanayi açısından ülkemizi en stratejik kurumların başında gelen şeker fabrikaları işçi, üretici ve devletin içinde olduğu bir modelde yönetilmelidir. Dünyanın en liberal devleti bile şeker üretiminden elini çekmemiştir. Bu satılacak fabrikaların kapatılmayacağının garantisi var mıdır? Bu satılacak fabrikalarla dolaylı ya da doğrudan ilişiği olan emekçilerin, üreticilerin mağdur edilmeyeceğinin garantisi var mıdır? Bu satılacak fabrikaların piyasada nişasta bazlı şekerlerin artmasına vesile olmayacağına garanti var mıdır? Bugün Türkiye’de 10 milyon insanı dolaylı ya da doğrudan etkileyen bir ürün kaderine terk edilemez. Buradan hamasette birinci, sözde yerli ve milli iktidara sesleniyoruz: Sağlığımızla oynayamazsınız! Üreticimizi, emekçilerimizi hiçe sayamazsınız! Babalar gibi satarız diyenler, şeker fabrikalarını satamazsınız!” şeklinde konuştu.  
Açıklamanın ardından da şeker fabrikalarının özelleştirilmesine karşı bir imza kampanyası başlatıldı. Ordu Yorum/Yasemin Kuzu
Editör: Haber Merkezi