H.K-90'lı yıllarda rütbem ve sorumluluk saham gereği siyasilerle doğrudan pek temasım olmadı. Dolaylı temas elbette vardı. Gölge ettiklerini, hele hele yönlendirdiklerini söyleyemem.

2000'li yıllarda rütbem ve sorumluluk saham farklılaştı. Ama benzer durum vardı diyebilirim.

2 dönem var ki; hatırladıkça ve gördükçe kahroluyorum. 1.si 53.ve 2.si 59, 60, 61. hükümet dönemleri. Hele hele yaklaşık 1 yıldır. Tam da endişe edilenler oluyor. Küçük gruplar çalışıyor. Bir şekilde il emniyet müdürüne tayin listesini veriyor, o da hiç sorgulayamadan, evrakı hazırlatıp, mülki amirinin onayına sunuyor. Ve mülki amirlerimiz de, düne kadar çok çok titiz davrandıkları bu yetkilerini, bonkörce kullanıyorlar.

Karargahta da durum aynı şekilde işliyor.

Minicik şahsi not: 2011 Mayıs’tan, 2014 Şubat’a değin, partili ve etkin hiç kimse beni bunaltmadı, asla işime ve işimi kimle yapacağım hususuna laf etmediler. Hatta kendi içlerinde çiğlik yapanları da, onlara havale ettim. Usulünce gereğini yaptılar.


H.Ö-8- Teşkilattaki sorunlar neler, ne gibi sorunlar en çok karşınıza çıktı?


H.K-Kamu emekçilerinin sorunlarından pek farklı bir durum yok. Özlük hakları, sendikalaşma, keyfîlik, mobbing, vs.


H.Ö-9- Neden emekli oldunuz? Ya da emekli olmak zorunda mı kaldınız (bırakıldınız), her hangi bir baskı söz konusu mu oldu?


H.K-Babam da aynı soruyu sordu.

Meslekteki hakan'ı biraz yakından tanıyanlar özgürlüğüme ne kadar düşkün olduğumu bilirler.Bin küsür lira eksik maaş alacağım ve size bu mülakatı vereceğim. Harika bir durum değil mi! TKP'nin illegal kabul edildiği dönemlerde, Karadeniz sorumlusu (statü unvanından emin değilim) bir arkadaşıma sordum. Emekliliğime ne dersin? Ne tavsiye edersin? Diye. "Kısmen maddi sıkıntı çekeceksin, ama özgürsün be hakan!" dedi. Basit, ama doğru bir cevap.

Aslında ceberrutluğa tahammülüm yok. İçeriden bu meseleyi dönüştürmeye çabaladım. Kaldı ki, bu ceberrut tavır gün oldu ben oldum. Biz olduk. Kaba hesapla 30 yıl sürdü. Şimdi de dışarıdan devam edeceğim. Ayaklarımı bastığım yeri değiştiriyorum. Zenginlik bu. Sevinçliyim.


H.Ö-10- Polislik mesleği insanların entelektüel gelişmelerine bir ket vuruyor mu? Nasıl bir gömlek polislik?


H.K-En vazgeçilmez ikinci meslek polislik. Her meslek ihtiyaca binaen doğmuşsa ki öyle; polislikle kendine, ailene, ülkene ve dünyaya hizmet etmek mümkün. Çok mümkün ve keyifli. Aldığınız geri bildirimler sizi mutlu ediyor.

Ramazan arifesinde İstanbul'dan Ankara'ya otobandan 10 saatte geldik. Bir nokta hariç, araç trafiğini kolaylaştırmaya matuf çalışma yoktu. Üzüldüm.

Yıllar yıllar önce Ankara'dan İzmir'e giderken, bir polis arkadaşın yolu süpürdüğünü gördüm. Şehirler arası yol. Kimseler yok. Polis yol süpürüyor. Ayakkabısını süpürge gibi kullanıyor. Yavaşladım. Baktım ne süpürüyor? Mıcır. Araçların kayma ihtimaline binaen yapıyor bunu. Hâlbuki hiç ilgilenmesiydi, kimse neden fark etmedin demez. En fazla telsizle haber merkezimize haber verebilirdi. Haber merkezi de karayollarına.

Polislik böyle yüksek bir meslek. Ama alçaklaşabilir de. Mümkün. İnsanları kaçırıp, organlarını çalıp, ölüme terk eden meslek mensupları da var, bu misal.

Mesleğin bazı branşlarının temposu, sizi size asla bırakmaz. Çağrı cihazı
ilk çıktığında hemen aldım. Çünkü artık telsizimi kapatabilecektim. Sinemaya, tiyatroya gidebilecektim. Cep telefonum da hemen oldu. Niye? Bir tutam daha özgürleşebilmek için. Ulaşılabilir olmak zorundaydım. O araçlar da beni, topluluk içine girebilir yapıyordu.

Daha vahimi, meslekler aynı zamanda virüs. Sizi ele geçiriyor. Size bakış açısı ve yorum dayatması yapıyor, taraf yapıyor, pasifleştiriyor, duygusuzlaştırıyor. Bu hallere rağmen okudum, izledim, dinledim. Şimdi daha doymak bilmez bir iştahla yapacağım.


H.Ö-11- Gezi parkında polis ve vatandaş arasında yaşanan süreci nasıl değerlendirdiniz?


H.K-Üzücü, çirkin, utanç verici, kahredici süreçler silsilesiydi. Müsaadenizle bu sohbeti ileriki günlere bırakalım.


NOT; GEZİ PARKI DİRENİŞİ VE 17-25 ARALIK OPERASYONLARI KONUSUNDA YAPILAN RÖPORTAJLAR İSE ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE YAYINLANACAKTIR.

 

Editör: Haber Merkezi