Ordu’nun yetiştirdiği Türkiye ve dünyada tanınan ressamlar Gürbüz Doğan Ekşioğlu ve Emin Öztürk’ün son dönem eserlerinin yer aldığı illüstrasyon sergisi , 19 Mart’a kadar Ordu Büyükşehir Belediyesi Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluşuyor.

 

Çok üretken bir sanatçısınız. Bunu neye borçlusunuz?

 

Ekşioğlu: Herhalde sevmeme borçluyum çünkü boş zamanım olduğu zaman yada zaman yaratmak söz konusu olduğu zaman severek yapabileceğim bir şey var. Bütün zamanımı buna veriyorum, bütün zamanımı buna verdiğim zamanda digital teknolojinin ileriye çıkması da şu anda boşta bir yerde otursam cep telefonumdaki çizim programı ile bunu yapabilirim, bir şeyler üretebilirim. Hem teknolojinin gelişmesi hem de  zamanımı bu işe severek vermem, yaparken eğlenmem, mutlu olmam ve talep gelmesi yani sosyal medyada paylaşıldığı zaman çok kişi tarafından talep gelmesi benim üretimimi sağlıyor.

 

Dünyanın pek çok yerinde takip edilen ve evrenselleşmiş bir sanatçı olarak Türkiye’nin sanata bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Ekşioğlu: Türkiye’nin sanata bakış açışı şöyle; “Bir çiçeğin güzel olduğunu anlaması için eğitimli bir insan olması şart değil.” Doğa’da hiç bir şekilde doğanın içerisinden ayrılmayan bir insan o çiçeği gördüğü zaman yada mavi gökyüzünü gördüğü zaman, denizi gördüğü zaman nasıl oradaki güzelliği keşfedebiliyorsa, en kültürlü bir insanda aynı tadı alabilir. Kültür ile bunun çok fazla ilgisi yok. Bütün mesele şu; Ordu Büyükşehir Belediyesi’nde olduğu gibi yerel yönetimlerin, iş adamlarının, eczacıbaşı İstanbul’da İstanbul Modern’i açtı ve müze açan yerler var. Kültürün halka hizmet vermesi gerekiyor. Kültür halka hizmet verdiği zamanda insanlar sanatın içine girerler ne verirsen onu sunarsın  televizyonlar bu konuya örnek. Televizyonlar güzel şeyler vermiyorlar, insanların gördüklerine inanıyorlar, güzeli doğruyu verseler, güzele inanacaklar. Kültürlü bir toplum yaratılması için eğitim gerekiyor ki, eğitimli insan bunu yapsın. Ordu’da sergi açtık, Ordu’nun sanata bakış açısı fena değil iyi.

 

New Yorker dergisinin anlam ve önemine dair neler söylersiniz?

 

Ekşioğlu: New Yorker dergisi 1925 yılından beri her hafta çıkan Amerika’nın prestijli bir dergisidir ve  kapaklarında sadece illüstrasyon kullanılır. Haftalık trajı 1,5 milyonu aşıyor. Piyasada çok dergi var, ancak New Yorker sanatı da sayfalarına dahil ettiği için diğerlerinden ayrılıyor. Aynı zamanda bir tarafa yaslanmayan ve politikayı habercilik anlayışı ile insan yararına kullanan bir tutumu var. Örneğin; Vietnam savaşlarındaki işkenceleri, Irak’taki Amerikan askerlerinin işkencelerini ortaya çıkaran New Yorker dergisidir. Derginin iktidara karşı muhalif duruşu da var ve bu duruş, içinde sanatı barındırması ile ilgilidir. O dergide benim işlerimin yayınlanması, öncelikli bir sanatçı olarak ve Türk olarak muhteşem bir şey.

 

Kaç tane işiniz kapakta yer aldı ve New Yorker ile ilişki süreciniz nasıl gelişti?

Ekşioğlu: Yedi tane işim kapakta yer aldı. 1985 yılında Teşvikiye’de bir sanat galerisinde sergi açmıştım. Ali Ulvi sergime geldi ve New Yorker’a kapak olabilecek işlerimin olduğunu söyleyerek ilişkilenmemi önerdi. Rahmetli sanatçı dostum Necati Abacı okul yıllarından beri hayranı olduğumuz, “I love NY” logosunun yaratıcısı, grafik sanatının, tasarımın en büyüğü Milton Glaser’den bir poster istemişti, ben de M.Glaser’den posteri göndermesini isterken kendi işlerimin fotoğraflarını da göndermiştim. O da bana “İşleriniz çok mükemmel” diye dönüş yaptı.  Amerika’ya gittim, Milton Glaser’e dosyamı gösterdim ve çok beğendi, “New York’ta kal, burada çok iş yaparsın, iyi para kazanırsın!” dese de ailemle olan dayanışma ve feodal bağ nedeniyle orada yaşamayı düşünmedim.

 

Son olarak genç nesillerle ilgili gözlemleriniz nelerdir?

 

Ekşioğlu: Sanat duygusu herkeste olan bir duygu bütün mesele; ilgilenmeleri gerekiyor, ilgilenmesi içinde medyanın, ailelerin buna ağırlık vermesi gerekiyor ve kitaplar okuması gerekiyor. Ordu Yorum / Neşe Çakar / özel

Editör: Haber Merkezi