Ordu Yorum/Hasan Özata/Özel Röportaj

Emekli emniyet müdürü Hakan Kırmacı röportajı -4

YERİ GELMİŞKEN SORALIM O HALDE: TÜM BU OPERASYONLARI YAPAN POLİSLER FETHULLAH GÜLEN CEMAATI MENSUBU DEĞİL Mİ? VE OPERASYON EMİRLERİNİ ONDAN ALMADILAR MI YANİ?  DAHA DÜNE KADAR BERABERDİLER VE SONRA NE OLDU DA BİRBİRİNİ YOK ETMEYE VEYA ALAŞAĞI ETMEYE ÇALIŞIYORLAR?
 

Cemaatle ilgili etütleri başka sohbete bırakalım.
 Gülen Cemaati’nin vizyonuyla, iktidarın vizyonu çatıştı. Bu kesin.
Sorunun 1. bölümüne geçeyim:
 Bir an için, kanaatinizi de açık eden sorunuzdaki iddiayı/varsayımı (aslında ön yargıyı) tastamam doğru kabul edelim. Ve hep birlikte diyelim ki: evet evet  bunlar cemaat mensubu! Valilerini, başsavcılarını, emniyet müdürlerini değil, imamlarını dinliyorlar.
Bu doğruysa: binlerce bu tür ilişki, on binlerce görüşme, sayısız da karara varma, talimat alma-verme konusu olmalı, değil mi? Bulsaydınız 1 tane de suçlananların/iddia edilenlerin (aslında iftira edilenlerin) yüzüne çarpsaydınız! Çarpsaydık!
Yetkisiz kim bana emir verebilir? Kanunsuz kim emir verebilir? Hukuku, aklı, ilmi, insanı zorlayan bir emri kim verebilir ki? Bir de vicdanî/imanî/mistik/ideolojik/etnik/mezhepsel saiklerle kabullendiğim birisi, bir zat-ı muhterem; gelecek de bana emir verecek? Öyle mi? Hadi canım sende!
Şimdi de iddia sahiplerinin yanına geçeyim ve kulaklarına fısıldayayım:
Yahu tamam da, bunlar paralel! Paralel de, bu servet neyin nesi? Nerden geldi? Bu ses dosyaları, bu istifa ettirmeler, yutkunmalar, fısıldaşmalar, görevden aldırmalar, paralar, bavullar neyin nesi?
Suçlu olduğunu düşündüğü / tespit ettiği veya suç işlerken 1 şüpheliyi yakalayan polisin: Dindarlığından, dinsizliğinden, ateistliğinden, deistliğinden, oruç tutmasından/ tutmamasından, içki içmesinden/ içmemesinden, mezhebinden, partisinden, ideolojisinden, çok çalışmasından, fedakârca çalışmasından, çocuğunun gittiği dershaneden, okuduğu okuldan, seyahat ettiği ülkeden, attığı tivitten kime ne? Sana ne? Bana ne? Bize ne?
Paralel yapının kimler olduğunu hakikaten öğrenmek isteyenler, bir zahmet Sayın Kamuran Yüksek'in İmc Tv’de yayınlanmış mülakatını dinlesinler! Kaydı Youtube’da da bulabilirsiniz. Kim mi Kamuran Yüksek? O bir eş başkan. Hem de Demokratik Bölgeler Partisi'nin eş başkanı. Nasıl da üzülüyor? KCK operasyonlarına! Ve bu yapı tastamam paralel yapıdır. Ve bugün mensupları özgürce görevlerini ifa etmektedirler!
Polisin ayrımcılığını, beceriksizliğini, hatasını, suçunu, ilkelliğini, kabalığını, işkenceciliğini görürsün/yaşarsın, şahit olursun: direnirsin, hakkını ararsın, şikâyetçi olursun çok normal ve yerinde bir davranış. Ama hiç bir meslek, hiç bir kurum topyekun suçlanamaz, aşağılanamaz. Benim evime veya meslektaşımın evine in dersen, kötü söz sahibine aittir, derim.
Kısa bir süre emrimde çalışan, uzun süre aynı çatı altında, yan yana dairelerde oturduğum kişi şu anda, tutuklu. Cezaevinde. İn midir? Oturduğu ev?
Kavga oluyor, ayırmaya gelen polise mezhebini sor! Kapkaç olayı var, polis çabalıyor yakalıyor; ben kalkıp hangi cemaat mensubusun diye sorayım! Öyle mi?


BİR DOKUNDUK, BİN AH İŞİTTİK. PEKİ, NE OLACAK BU DURUM? NEREYE VARACAK? ÜLKENİN ALDIĞI HASAR! EKONOMİK GÖSTEREGELER, NASIL GÖRÜYORSUNUZ?


Hukuksuzluklar artık bitti. Herkes müsterih olsun, hukuka rağmen yapılan hiç bir işlem olmayacak. Gerekli yasal düzenlemeler yapılıyor!
“Suçsa, suç olmaktan çıkartılıyor!” Ve rahat olalım. Sessiz kalırsak, susarsak, konuşmazsak sıra gelmez. Hele uluorta bazı beyan ve tutumlarda bulunursam, aha da şunlar paraleldi dersem! Sms yazarsam, Whatsapp’tan veya Facebook’tan 1-2 şey paylaşırsam huzur daima benimle olur.
Giden paralar cebimizden çıkmadığı için; faizin yükselmesi, enflasyonun artması, piyasadaki durgunluklar, yabancı sermayenin gitmesi, gidenin gelmemesi bizi hiç etkilemez! Cari açık da neymiş? Gözaltına alınanlar hak ettiler(!), görevden alınanlar kim bilir ne halt ettiler?
Bir öğretmen arkadaş, evinin önünden geçen kortejdeki, devlet büyüğümüze hakaret ettiği ve yumurta attığı suçlamasıyla meslekten atıldı!
Resmi kurum sınavlarının tamamına mülakat aşaması da kondu. Ve o mülakatta adayın liyakati değil, ailesi, özel tercihleri, girdiği internet siteleri, okuduğu kitaplar sorgulanıyor.
Çocuklara kadın muamelesi yapılıyor. Zorla imam hatipte okuyacaksın deniliyor. İçki içmek, el ele tutuşmak, biraz açık giyinmek, makyaj yapmak, vb. vb. artık başa bela durumlar.
Mesafeli durmayalım, dirsek göstermeyelim, konuşalım, empati yapalım, makulü arayalım, anlık, aylık menfaatlerden kaçalım, yanana, boğulana, yüksekten düşerek ölene, asgari ücrete, sendikasızlığa, özelleştirmelere, ihalelere birazcık bakalım.
Üniter yapımız zorda, sınırlarımız, mahalli sınırlarımız hiç de razı olmayacağımız şekilde değişebilir. Birazcık soluklansak! Bana ne! Bize ne! Sana ne! demesek, dedirtmesek.

Hasılı-ı kelâm: Dünya hayatını cennete çevirmek gerek. Bu gereğin ifası için de çok çalışmak, çok.
        Sevgili Hasan arkadaşım, benle bu sohbeti yaptığın için, ironi yapmamı engellemediğin için sana teşekkür ediyorum. Sohbetin başındaki sözlerin için de ayrıca teşekkür ediyorum, Allah nasip ederse, ileri de benim de Ordulu torunlarım olacak, artık Fatsalı damadım var. Belki de gelinimiz de bu topraklardan olur. Bu vesileyle, bu satırlara gözleri değen, herkese saygılarımı sunuyorum. Düşüncelerinizi, katkılarınızı bekliyorum. Düzeltmemi, öğrenmemi istediğiniz ayrıntılar için hazırım. Erişim bilgilerimi biliyorsunuz.
ŞİMDİLİK SON



Editör: Haber Merkezi