Yürek tahtıma oturan güzel! Cevelan eden yüreğimin tek sahibisin. Benim Hicret’im sanadır bilesin. Bilesin ki; zaman ve mekân yer almaz benim aşk lügatimde. Ayrılık şarkıları söylemesin dudaklarım. Kendini kusursuz görme Mihrace! Kusursuzluk Allah’a mahsustur. Bilirsin kul yapar hatasını, çeker cezasını. Ben bu aşka secde ediyorum sevgili. Seccademe işledim seni alın terimle. Kıblem kırmızı bir gül ve dualarım sensin. Sen Hacerü’l-Esved’im,  aydınlığımsın…

           Zâhirin ötesindeki sevdam, beni neden reddediyorsun? Dilindeki zehir bulaştı yüreğimdeki aşka. Sanki cansız bedenim, sanki sensiz mahşerdeyim. Kalbinin sesini kısma, haykır yüreğindeki aşkı. Konuş gönül gözünle. Bir ses ver, bir nefes al benim için. Benim için söyleyemediklerini söyle sabreden yüreğime. Bana sabrı öğrettin tesellilerinle. Gecenin sükûnetinde, ezan sesi gibi güzel gelir sesin. Uzat ellerini geceye dokun. Sonra yıldızlara, karanlığa ve ay’a. Tut yüreğimden aşkınla. Tut ki aşkının kölesi olan ben, sarılayım hayra ettiğim dualara... 

           Yüreknâmemin kırık dökük defterine, dualar kaleme aldım sevgili…

“Sevgi ve aşk mekânımıza en çok yakışan ve her şeyin sahibi olan Sübhan! Senin mülkünde, senin tüm Esma’n ile tecelli ettiğin kutsal mekânında her daim seninle ve senin sevdiklerinle hemhal eyle bizleri. Senden gayrı olan her ne var ise onlardan senin bitip tükenmeyen sevgi ve merhametine sığınırız, sığınılacak senden gayrı hiçbir yer bulunmayan Sultan!”

          Ey gönül! Mecnun gibi çıplak ve sadakatli ol. Dünya misafirliğine kanma, Rabbine teslim ol. El-Vedûd’un tasarrufunda olan kalbim sana meftun. Sen melekler âleminden misin aziz yârim, ışığınla göz dolduruyorsun. Gönül dergâhında küle döndü yüreğim, ışığınla ruhumu aydınlatıyorsun. Gel gömlekten vazgeç, aşk şehidi olmak istersen eğer, gel kefenden de vazgeç. İnşirahlar yetişsin imdadımıza. Yaratana sığınmaktan başka nedir ki çare? Bu aşk ruhumdan büyük geliyor yüreğime, gel bu ateşi söndür Mihrace!...