İki yıl içinde ikinci seçime gidiyoruz.

Ak Parti yerel seçime, "Ordu Büyükşehir olacak, dertler bitecek" teması ile girdi.

Ve seçimi 20'de 20 ile, yani 19 ilçe belediyesi bir de büyükşehir belediye başkanı kazanarak tamamladı. Şimdi 7 Haziran'da yapılacak olan milletvekili genel seçimindeki kozu ise "Ordu yükseliyor" reklamı ile duyurduğu ve bugün açılacak olan Ordu-Giresun Havalimanı'dır

Havalimanı pistinde bugün cuma namazı kılınacak.

Açılış Başbakan'ın katılımı ile mitinge dönüşecek. Cumhurbaşkanı gelip muhtemelen adını vermeden Ak Parti'ye o isteyecek ve diğer partileri de yuhalatacak.

Bir devlet yatırımı üzerinde cephedeki gibi namazlı-niyazlı tören yapılacak...

(Sanki kuleye secde edip, uçağa tapar gibi.)

Bir CHP'li milletvekilinin emeği geçenlere teşekkür edip, "Ama acele edilmese iyi olur, insan hayatı daha önemli" uyarısı "kıskançlığa" verildi. Üçüncüsü tarafsız olması gereken bir Cumhurbaşkanı "devlet töreni" çerçevesinde açılış yapabilir de, bir parti lehine oy istemek için, siyasetçilere laf yetiştirmek için meydanlara niye çıkar?

Özetlersek din, diyanet, siyaset, devlet...

Hepsi birbirine girdi!

 

***

Dönelim başa.

Büyükşehir statüsü kazanmak yerel yönetim açısından devlet için bir ihtiyaçtır. Bir "yoğurt yeme" biçimidir. İkincisi Ordu-Giresun Havalimanı da ulaştırma altyapısı açısından bir ihtiyaçtır. Ulaşım altyapısını sağlamak devletin asli görevidir. Bireylerin de bu hizmetlerden kimin döneminde getirildiğine bakmaksızın yararlanma hakkı vardır.

 

***

Gelelim kişisel ihtiyaçlara.

Şimdi bir vatandaşa sorsak, "Bir ihtiyacın var mı"  diye.

Muhtemelen "Şükrolsun yok, canımız sağdır" diye yanıt verir.

Ona göre "ihtiyaç" "Allah ne verdi ise yemek", "soluk alıp vermek" tir.

Eğlenebiliyor mu? Senede bir yeni ayakkabı, bir takım elbise, bir kıyafet satın alabiliyor mu? Yılda bir tatile gidebiliyor mu? Eline hediyesini alıp bir eş dost, arkadaş ziyaret edebiliyor mu? Günlük gazete alabiliyor mu, ayda bir iki kitap alıyor, okuyor mu? Çocuğunu evlendirebiliyor mu? Çocuğunu rahat okutabiliyor mu? Onlara iş bulabiliyor mu?

Muhtemelen "hayır" diyecektir. Ama tepedeki adam için,"Ben onu yerim, yalarım hatta..." diyebiliyor.

 

***

Türkiye ihtiyaçlarını bilmeyen ve karşılamasını talep etmeyen, gözü kapalı insanlardan oluştuğu sürece algı ve çalgı ile, korku ile, hamaset ile yönetmek kolaydır. Siyasetçilerimiz bir de "ihtiyaçlarının bilincinde olan, talep eden ve talepleri için mücadele eden" bir toplumla karşılaşsınlar da görelim!

 

***

Evet..

Havalimanımız hayırlara vesile olsun!

Takılarımız, mücevherlerimiz olmayacak.

Ama bagaja "fasile" ve "galdirik" turşusu vereceğiz.

Afiyet olsun!