Benim çınar ağacımın kökleri çürümeye ve dalları da kırılmaya başladı. En son kırılan dalım ise Uğur Nazlı’nın ölümüyle azalmaya başladı. 70 senedir arkadaşlık yaptığım rahmetli ismiyle münasip Uğurlu ve Nazlı bir arkadaştı. En son senelerimiz de onun ve benim mühim rahatsızlığı nedeniyle birbirimizle sıcak ve samimi arkadaşlığımız azalmış ve nihayet birbirimizden ayrılarak hayatımızda bitti. Senelerimiz öyle çabuk geçti ki ben ve o 80’li yaşlara dayanamayarak sağlığımızdan olup eski muhabbetli ve daha da doğrusu neşeli nazlı günlerimiz azaldı. Adam gibi adam olan rahmetli dostuma son senelerde gerekli olarak samimi ve sıcak ilgimi gösteremedim. Çünkü bende kalp ve felç hastalığı var.  Ama en az kardeşim kadar sevdiğim bu rahmetli dostumun ölümünün aniden olması beni bir sinema şeridi gibi eski yıllara götürdü. İki arkadaş olarak birbirimizi kırsak dahi daima dışarı çıkarken kol kola olmamız neticesinde 80’li yaşları bulduk. “Şuna inandım ki kimler geldi gittiler ölümü kabul etmemek elde değil”

Beni üzen ayrılık yıllarımın ve Cenab Şahabettin’in dediği hatıralar kocayan dimaların koltuk deyneği oluşudur. Rahmetli arkadaşım Uğur Nazlı iyi bir eş, iyi bir baba, adam gibi adam ve kimseyi kırmak istemeyen bir dosttu. Allah onun mekanını cennet yapsın ve nur gönülde yatsın.

Güle güle güzel kardeşim, seni unutmamın imkanı yok. Nazlı ailesinin başı sağolsun dileklerimle beraber Allah sabırlar versin. Sevgiler ve Saygılar.