Örfi İdare "sıkıyönetim" demek.
Örfi İdare Mahkemesi diye de bir kavram vardır.
Türk Dil Kurumu bu terimi tanımlamaya bile tenezzül etmemiş. Deyimi "Google" sorup,  kim kullanmış, diye bakınırken İslamcı yazar ve bugünkü iktidarın sadık destekçisi gazeteci Abdurrahman Dilipak'ın yazısında bulduk.  
Çakma Ergenekon davaları sırasında terimi cümle içinde şöyle kullanmış:
"...Ne askeri mahkemesi kardeşim, eskiden bir de örfi idare mahkemesi vardı.. Özellikle de sivilleri yargılamak üzere kurulan askeri sıkıyönetim mahkemelerine o zaman verilen ad örfi idare mahkemesi idi."
Sıkıyönetim ve örfi idare dönemleri bitince devletin sopasına ihtiyaç duyanlar tarafından Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM'ler) kurulmuş. Onlara "askeri vesayet kurumu, faşist mahkeme" diyerek kapatılırken yerine bu kez Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM'ler) nöbeti devralmıştı. "Kumpas"a alet oldukları iddiası ile onlar da dağıtılmış, bu kez "devlet benim, ben devletim" diyenler tarafından Sulh Ceza Mahkemeleri (SCM'ler) icat edildi.
Türk basını henüz Mustafa Balbay'ların, Tuncay Özkan'ların, Ahmet Şık'ların, Nedim Şener'lerin, Soner Yalçın'ların ve daha sonra tutuklanan gazeteci ve yazarların travmasını silemeden önceki gün Gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmalarına tanık oluyor. Bu gazeteciler 6 aydır yargılanacaklarını bilerek kaçıp göçmeyen, belge kanıt filan saklamayan, herkesin gözü önündeki kişiler. 
Sadece işlerini yapmışlar.
Tutuklanma gerekçelerindeki garabeti "Ergenekon" efsanelerinden hatırlıyoruz. "Terör örgütüne üye olmamakla birlikte terör örgütüne destek vermek" gibi ucube bir ifade. Tam da "kurdun kuzuyu yemeye karar verdiği" hikaye. 
Başbakan Ahmet Davutoğlu, daha birkaç gün önce 64. Hükümet programında yargı reformuna ayırdığı bölümde diyor ki,"...Bizim için adalet, hukukun üstünlüğüne dayalı, herkesin güven duyduğu, her türlü güç odağından bağımsız, tarafsız, vatandaş taleplerine hızlı cevap verebilen bir yapıda olmalıdır."
En çok hoşuma giden bölüm ise "her türlü güç odağından bağımsız" bölümü.
Peki şimdi Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün tutuklanmalarında, "bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu" diyen, iki gün önce de yine aynı konuyu hatırlatıp "o haberi yapanları millet affetmeyecek" diyen GÜÇ ODAĞI'ndan bağımsız olduğuna kim bizi ikna edecek?
Önceki gün Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, "Şimdi anormal süreçlerden  geçiyor ülke" demiştir. Tam olarak neyi kastettiği bilinmezse de "anormal süreç"te olduğumuz biliniyor. 
***
Rus uçağını vurduk. 
10 dakika içinde 5 kez uyardık. 
"Türk hava sahasına yaklaşıyorsunuz. İstikametinizi acilen güneye çevirin..”
Dur dedik, durmadılar vurduk!
Başbakan Ahmet Davutoğlu bu günlerde Brüksel'de AB toplantılarına katılacak. Koltuğunda basın özgürlüğünü sıfırlamış bir dosya var. Yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü, haber alma hakkı, AB kriterleri gibi konulardaki YANLIŞ ROTA dolayısı ile bu hükümeti kim uyaracak. 
Hangi güç "İstikametiniz yanlış. Lütfen istikametinizi batıya çevirin" diyecek.
Ve sizi (demokratik manada), kim vurup indirecek!
***
Olan bitenin kabus olduğu doğru da; galiba uyanmak mümkün değil.