Kimlik denildiği zaman birçok anlamla karşı karşıya kalırız. Düşünceler, davranışlar, huy, karakter, mizaç ve benzeri birçok terimi açıklamak durumunda kalıyoruz. Ülkemizde bulunan tüm insanların nüfus cüzdanı, “halk ağzıyla” kimliği var. Hepsinde aynı bilgiler gösteriliyor fakat insanın kişiliğini anlatan içindeki kimlik ise ayrıntılarda gizliyor kendini. Kimlerin nelere sahip olduğunu, ne gibi özellikleri olduğunu bilemiyoruz. Elimizdeki küçük kartlar yardımcı olamıyor bu konuda. İnsanları tanımaya çalışıp, konuşup fikir edinebiliriz. Nasıl ki iletişim konusunda belirlenen kurallara uyup hayatımızı sürdürebiliyorsak, kimliğimizi de belirlerken çevreden yararlanırız. Öykündüğümüz insanlar vardır. Ona benzemeye çalışırız. Olmayınca kendimize kızarız. Nedenler, niçinler içinde kafa patlatır dururuz. Hal böyle olunca karamsarlığa bürünüp, toplumdan uzaklaşan bireyler olarak geleceğe karşı ümitsizliğe düşeriz. Etrafımıza duvarlar örüp, içinde kendi cumhuriyetimizi ilan ederiz. Hâlbuki kapılarımızı koruyan askerlerimiz bile yoktur. Kalıplaşmış düşünceler oluşturur duvarlarımızı. Bizi aydınlatacak bir ışığa ihtiyacımız varken, geç kalınmışlığı düşünmeyiz. Hep biz haklıyızdır. Hayat canımızı yakar durur. Acımasızlığını eleştiririz. Dolaylı yolları tercih eder, kayboluruz.

     Nasıl ve niçinler imiz vardır. Bir amaç, bir mutluluk, bir hayal için kabuğumuzda çabalar dururuz. Kendimizle çatışır, kimliğimizle tartışırız. Münazaralar yaparız. Bir adım da olsa ilerlemek isteriz. İstemenin yetmeyeceğini bile bile köşemize çekiliriz.

     Birileri bana kimlik dediğinde karmaşık duygular içine giriyorum ve akla hayale sığdıramadığım düşüncelerle boğuşurken buluyorum kendimi. Söz gelimi buhranlar geçiriyorum. Kim? Kim olduğumu bilmediğim. Kimler vardı yaşamımda? Kimler mutlu edebilirdi beni? Kimdim ben?

     Sorular sorup durdum kendime. Cevaplarımla çeliştim çoğu zaman. Okuduğum kitapların kahramanlarına benzemeye çalıştım. O kahramanın ben olduğuna inandım. Yanıldım. Yazılan şiirlerin bana yazıldığını düşündüm. Çıktığım zirvelerden bir anda düştüm. Gerçekleşmedi düşüm. Akışına bıraktım hayatımı. Baktım ki, ben herkesten farklıyım. Davranışlarım, yaşayış tarzım, suretim ve kişiliğim. Hepsi farklıydı. Ve farklı olmak birilerine benzemekten daha cazip geldi. İşte bu noktada elimizdeki kimlik kartlarından bir farkımız oluşmuş oldu. Benim kimliğimiz dediğimiz kavramda “kimlik” kısmımız vardı şimdi “ben” kısmı da ortaya çıktı. “Ben.” Ben olma özelliğim, kişiliğim. Kimliğim. Kim olduğumu açıklayan bir sürü kavram. Şimdilerde okuduğum kitapların kahramanı olmak yerine, ortak özelliklerimize bakıyorum. Yazılan şiirlerin niteliğini araştırıyorum. Sözleri üzerine düşünüyorum. Olduğum yerden düşmüyorum. Gerçekleşme imkânı olan şeyleri düşlüyorum. Emin adımlar atarak ilerliyorum.

     Bugünlerde neler yapmak istediğimi biliyorum. Etrafıma duvarlar örüp kendi cumhuriyetimi ilan ediyorum. Üstelik etrafımı saran, kimliğimin içinde var olan, koruyucu, kollayıcı kapıkulu askerlerimde mevcut.


Türü: Şiir

 
CEVAPSIZ SORULAR

Kimdim ben?

Ben olmadan önce ne idim?

Civarda ya bir çakıl taşı,

Yada kum tanesi...

Olmadı yaşama gözünü kapamış kırık dal parçası.

Kılı kırk yararcasına düşünen,

Hüsrana uğramış;

Kalp ağrısı...

Kimdim ben?

Ben olmadan önce ne idim?

Farklı insanlara öykünüp,

Bir gün sonra vazgeçen kız çocuğu.

Benliğini kaybeden;

Gözyaşı mahcupluğu...

Kimdim ben?

Ben olmadan önce ne idim?

Bir çok sorularla kafa kurcalayan,

Yaprak gibi oradan oraya savrulan,

Elinde cevapsız sorular kalan;

Bilinmezlik suskunu...