Hepimizin köyü veya köylü hem şehrisin vardır. Büyük Önder Atatürk ‘ün dediği gibi köylü Şehirlinin efendisidir. Esprisi olarak şunu söyleyebilirim; rahmetli babam Haki Yener  Ordu’nun Biben köyünden şimdiki adı ile Topluca dünyaya gelmiş , kendi kendine yetiştirerek bir yerlere ulaşmıştır. Bundan dolayı köyde doğan erkek çocuklara babam gibi olsun diye birçok aile Haki ismini koymuştur. Çarşamba günü pazara gittiğim zaman alışveriş yaparken eski bonkör ve cömert köylü vatandaşlarımıza rastlamak çok az . Onlarda ekonomik durumlardan etkilenerek  artık yazdığım huylarından vazgeçerek bir  elmanın 4-5 fasulyenin hesabını yapıyorlar ve haklıdırlar da , bizim zamanımızda köye gittiğimiz de yağdan, yumurtadan tutunda bazlamasına ,ayranına turşu kavurmasına kadar evrelerinde ne varsa önümüze konularak bol bol ikramlı sofralarda misafir edilirdik. Artık bunların hayal olduğu dönemlerde yaşayarak bir fındığın hesabı yapılır duruma geldik aynı zamanda bunu kınamak ve bu olaylara üzülerek hayıflanmamak  lazım .

  Köylümüzün : yağı ,yumurtası , sütü ,yoğurdu sebzesi velhasıl pazara satmak için getirdiği her şeyi para etmeli ve bunları vasıta ile getirene kadar yapılan masrafları hesap etmek mecburiyetindedirler.   Borsa düşmüş , enflasyon çıkmış  veya dolar yükselmiş köylümüzün umurunda  değildir . Onlar için tek  düşünce geçimdir zamanı gelince de seçimdir. Onlara yarayan şeker fiyatının düşmesi sıvı yağ , sabun gibi gıda maddelerinin ucuzlaması en başta FINDIĞININ PARA ETMESİDİR .Sevgili köylümüzün bu fikir ve düşüncelerine hak vermemek elde değildir . Köylü kardeşlerimizde günün koşullarına uyarak evlerine lüzumlu olan ihtiyaç malzemelerini alabiliyor ve düzgün bir hayat yaşayabiliyorsa şehirliden bir farkı yok demektir . Köylümüz artık eskisi gibi olmayıp  gaz lambasından kurtulup köylerde elektrik , telefon at ve katır üstünde kurtulup , dolayışıyla yürümek zorunda değiller . Köylerine vasıta ile gidiyorlar . Bütün köylülerimizin evinde beyaz eşya olarak  buzdolabı , çamaşır makinası, cep telefonu , elektrikli süpürgesi ,fırınlı ocak mevcut olmakla birlikte istisnalar hariç şehirlinin efendisi  oldular ve  hakları da var . Yalnız bir türlü DESİNLER adetini bırakamadılar Hala BORÇ içindeler. Bir düğün veya sünnet mi yapılacak asla ayaklarını  yorganlarına göre uzatmayıp her zaman olduğu gibi FAİZE boğularak FINDIK parasından da bir hayır görmüyorlar .

  Malumunuz olduğu gibi Karadeniz köylüsü biraz tembel maalesef bütün yükü kadınlarımıza yükleyerek onlar sanki kumandan gibi 4-5 adım önde yürürler ve akşama kadar kahvede kumar oynar ve sonra da eve dönünce akıllarına çocuk yapmak gelir . Hiçbir zaman geçim ve gelirleri ile dengeli çocuk yapmamışlardır , zihniyet olarak Allah rızkını verir parolası ile bu güne kadar gelmiş her ailede ortalama 5-6 çocuk vardır. Yeni yetişen genç nesil asla böyle düşünmemekte mesuliyetini bilen kişilerdir . Almanya da  yetişenler ise eskisi gibi boş yere yatırım yapmıyorlar eski arabalarla gelmiyorlar ve Fındık bahçesi de satın almıyorlar çünkü onların hayatı sigortalı olmalarından ve AB Birliğinde bulunup  EURO’nun kıymetli olmasından ileri geliyor.

Köylümüz bizsiz bizde köylüsüz olamayacağımız düşüncesi ile bütün köylü kardeşlerimi candan selamlıyor sağlık ve mutluluklar dilerken artık DESİNLERE gitmeyi bırakarak ayaklarını yorganlarına göre uzatması düşüncesi ile FAİZE boğulmalarını temenni ederek hepsinin gözlerinden öpüyorum.