Ben standart aşk kitapları okumak istemiyorum. Biraz beni zorlamalı, beyin fırtınası yapmalıyım diyorsanız işte tam aradığınız kitaplar burada. Bu sayfada. Hem de Ordu’lu bir yazarımızın kaleminden. İtiraf etmeliyim ki Meleklerin Fısıltısını okurken kafam allak bullak olmadı değil. Hayal gücü derin, yer yer karmaşık, alanında araştırma gereği duyulan bir kitaptı. Tanrıça Ayzıt’a gelince daha çiçeği burnunda bir taze gelin diyebiliriz. Bir haftalık bir kitap. Yazarından imzalı kitabımı okumaya başladım bile. Kısa bir cümle ile özetlemem gerekirse “ilk kitabı aratmayacak ölçüde çekici” diyebilirim. Sıradanlığa tepki olarak yazılmış. Sizin için kısa bir araştırma yaptım. Kimdir bu Özlem Baş dedim ve sordum sorularımı. Sağ olsun beni kırmayıp içtenlikle yanıtladı. Kendisine sonsuz teşekkürlerimi sunuyor ve size de keyifli okumalar diliyorum.

CANAN YÜCEL: Kendinizden biraz bahseder misiniz? (Eğitiminiz ve mesleğiniz)
ÖZLEM BAŞ: 7.7.1981' de Orduda doğdum. Annem hemşire babam edebiyat öğretmeniydi. Sırasıyla Güzelordu ilköğretim, Hamdullah ve Anadolu öğretmen liselerini orduda okudum. Sonra Gazi üni. Türkçe öğretmenliğini bitirip ilk görev yerim olan Hakkari'ye gittim. evliyi ve bir çocuk annesiyim. Başöğretmen ortaokulunda türkçe öğretmenliği yapıyorum meslekte 12 yılım bitiyor. Eşim de abim de türkçe öğretmeni. Sayın Valim Orhan DÜZGÜN zamanında bir süre özel kalemde çalışmış ve Vali Beyin konuşmalarını ve mesajlarını hazırlama şansına ermiştim.

CANAN YÜCEL:  Bir kitap yazma fikriniz nasıl oluştu?
ÖZLEM BAŞ: Lisede edebiyat öğretmenimin övgüleri ilk kıvılcım oldu. Sonra üniversitedeki hoclarımın teşvikiyle roman yazmaya başladım.

CANAN YÜCEL:  Kitap yazma sürecinizde neler yaşadınız?
ÖZLEM BAŞ:
Uykusuzluk en büyük kabusumdu. Çünkü migren hastasıyım ki migren uyku düzennin bozulmasına çok kızan bir hastalık. Geceleri el ayak çekildikten sonra yazabiliyorum.

CANAN YÜCEL:  Normal günlük hayatınıza devam ederken kitap yazmak sizi nasıl etkiledi? Zorlandığınız zamanlar oldu mu?
ÖZLEM BAŞ: İlk romanım "Meleklerin Fısıltısını" Oğlum daha 2- 3 yaşlarındayken yazmaya başlamıştım. Şimdi okula giden bir çocuk ama ilgiye en ihtiyaç duyduğu zamanlar. Eşim bu konuda benden kalan açığı hep kapatmaya çalıştı bana vakitler artırmak için elinden geleni yaptı.Araştırma süreci uzun sürüyor. Yurt dışındaki yazarlar asistanlarıyla bu işi kısa zamana dökebiliyor, fakat benim böyle imkanlarım olmadı. O yüzden yazın sürecim uzun ve zahmetli oluyor. Bazen yemek yaparken bulaşık yıkarken kurguyu hareketlendirip kafamda diyaloglar canlandırıyorum. Artık bu o kadar sıradan bir hal aldı ki karakterlerimde benimle her yere gider oldu. Dicle bu olay karşısında şöyle derdi... Falan gibi...

CANAN YÜCEL:  Kitabınızı yazarken kimlerden ilham aldınız? Destekçileriniz kimlerdi?
ÖZLEM BAŞ: Eşim en büyük desteğimdi. Hem zaman hem de bana moral verdi. Özel Kuvvetlerden bir abimiz var ondan yardım aldım. Sonra bir önceki Valimiz Sayın Orhan DÜZGÜN o ve eşleri çok destek oldular. 2. kitabım çıktığında ilk işim Gül Hanım'a kitabımı göndermek oldu. Çünkü sürekli bana 2. kitabın çıkıp çıkmadığını soruyordu. Gül Hanım bana çok moral verdi geleceğe daha umutla bakmamı sağladı. Okuldan öğretmen arkadaşlarım hiç beklemediğim kadar bana destek oldular bu durumdan hem gurur duydum hem de duygulandım.

CANAN YÜCEL:  Bir kitap yazmamış olsaydınız bunun eksikliğini hisseder miydiniz?
ÖZLEM BAŞ: Eğer ilk romanımı yazmasaydım bunun sızısını hep içten içe yaşar ama asla dile getiremezdim. Fakat eseri çıkmış bir yazar olarak 2. romanın okuyucuyla buluşmasını beklemek çin işkencesi gibiydi. Uzayan süreç yazarı yıpratırmış, bunu yaşayarak öğrendim. Sanki doğacak bebeğiniz bir türlü doğmuyor saatler dakikalar yıllara dönüyor. Ölecek gibi korku duyuyorsunuz. o yüzden şimdiden 3. kitabımın yazım sürecinin bitirip bir an önce onunda basım işlerini bitirmeyi hayal ediyorum. Hep aklımda kitabımın kapak resmi geçiyor. Düşündüğüm aklımdaki kapak olmayacak biliyorum ama ben hayal etmekten kendimi alıkoyamıyorum.

CANAN YÜCEL:  Gelelim kitabınızın içeriğine; nasıl kurguladınız, sizi etkileyen olaylar var mıydı?
ÖZLEM BAŞ: Her şey insanların düşüncelerini öğrenseydin komik saçma parlak, sevap günah diye ayırır ve yalnızlaşırız düşüncesinin beni sarmasıyla başladı. Ben kurguyu başka bir sonla hayal ederken olaylar bambaşka bir yerlere sürüklendi. Bu hoşuma da gitti. Sanki birileri söyledi ben yazdım. Zaten halen kendi yazdıklarıma ben de inanamıyorum. Aslında o kadar zeki değilimdir.

CANAN YÜCEL: Kitapta dikkatimi çeken bir çok mağara isimleri vardı. Bu yönüyle araştırma kitabı diyebilir miyiz?
ÖZLEM BAŞ: Kitabımda bahsi geçen mağaralar konusunda Speolog yani mağara bilimci Ali YAMAÇ'tan yardım aldım. Hatta kitabın içine mağara haritası bile çizip koyacaktık. Fakat mağara haritalarının uzmanları dışında çok kafa karıştırıcı şeyler olduğunu düşündüm. İzohips haritalarından bile çok farklı bir dili var. Okuyucumun kafasını ilk romandaki kadar karıştırmak istemedim. Ama kitapta adı mağaralar üzerinde çok araştırmalar yaptım. Saatlerce telefonlarda ve bilgisayar başında Ali Abiyle hayali mağara seferleri yaptık. O bana gidip gördüğü ve görmek istediği mağaraları anlattı ve ben yazdım. Çok değişik bir tecrübeydi. O benim gözüm ben onun eli oldum.

CANAN YÜCEL:  Hitler'den bahsetmiştiniz. Özel bir sebebi var mıydı yoksa kurgu gereği mi kaleme aldınız?
ÖZLEM BAŞ: Hitler kitabın ortasına bomba gibi düştü. Ne en başta ne de sonralarında aklımdaydı fakat araştırmalarımı yaparken ilginç bir yönüyle benim kurgumdaki tarikatla alakası ortaya çıkınca romana girdi. Sonuçta dünyanın yetiştirdiği en büyük katillerden birisidir. İlginç yönleri olan karanlık bir adam. Ama kitabın üzerindeki gamalı haçı ben bile beklemiyordum. Benim içinde sürpriz olmuştu. 

CANAN YÜCEL:  Konular arasında hızlı geçişler vardı ve bu da okurun kafa karışıklığına sebep oluyor. Özenle anlatmak istediğiniz bir şey var ve bunu kitabınıza mı gizlediniz? Bende öyle bir izlenim uyandırmıştı.
ÖZLEM BAŞ:  İlk kitapta hızlı geçişler olduğuna dair eleştiri almıştım. O yüzden daha yumuşak geçişler ve anlaşılır bir dil kullanmaya gayret ettim. İnsan kendisini eleştirilerle geliştirebiliyor.

CANAN YÜCEL:  Kitabınızı bitirdikten sonra devam edecek gibi duruyor. Devamı gelecek mi?
ÖZLEM BAŞ: Tanrıça kelimesinin insanları ürküteceğini biliyorum ama benim tüm gayem insanların önyargılarını yıkabilmek. Tanrı ya da tanrıça kavramlarının dışına çıkıp Türk Mitolojisinin farkında lığına ulaştırmak istiyorum okuyucuyu. Kendi mitolojimizi hiç bilmiyoruz. Ama Yunan Mitolojisini a dan z ye ezbere bilir anlatırız. Daha Ayzıt'ın keloğlan masallarındaki Aykız olduğunu bilmiyoruz. Kitabımı eline alan birçok kişi bana Türk Mitolojisi mi varmış dedi. Amacım bu farkında lığı oluşturmak. Bir de vampir ve kurt adamları okuyan bir gençlikle karşı karşıyayız. Kendi inanç dünyamızdan milli dimağımızdan süzülen isimleri öğrenelim istedim. Sırf gençlerin dikkatini çekebilmek için bu isimim kullandım. Yoksa kitapta tanrı ya da tanrıça savaşları yok. Kahramanlara bu isimler bahşediliyor sadece...

CANAN YÜCEL:  İkinci kitabınızdan biraz bahseder misiniz? Okurlarınıza ipuçlarınız var mı?
ÖZLEM BAŞ: Kitabı okuyup yorumlayan gençlerden olumlu tepkiler alıyorum. Hele de savaşçı Kayra Han karakterinin genç kızlar tarafından çok sevildiğini görmek hoşuma gidiyor. Birkaç genç kızın bana bu kitabın üzerine genç kızlar okumasın. Dikkat aşık olabilirsiniz. yazılmalı gibi yorumları oldu.

CANAN YÜCEL: Biz okurlara sorularım dışında iletmek istediğiniz bir şey var mı?
ÖZLEM BAŞ: Biraz daha okuyup yazmaya gayret etsinler. Okusunlar bol bol okusunlar.

Editör: Haber Merkezi