Kurları, ödemeler dengesi bilançosunun aktif ve pasifleri tayin eder. Ödemeler dengesi bilançosunun en etkin kalemi cari işlemler hesabından oluşur. Cari işlemler hesabı açık verdiği sürece, kur artışı durdurulamaz.

Türk ekonomisi, büyüdüğü zaman açık veriyor. Sebebi ise üretimin büyük ölçüde dış girdilere bağımlı olmasından kaynaklanıyor. Bunların başında petrol ve doğal gaza ödenen paralar geliyor.

Ekonomi, arz ve talebi dengede tutar. Dış ticaret dengesi açısından kurlardaki artış, dengeleyici işlev üstleniyor. Kurlar arttığı zaman, daha az ithalat yapılıyor, daha çok ihracat yapılıyor. Döviz talebindeki azalış, arzdaki artış sistemi dengeye getiriyor.

Yüksek kurun diğer bir etkisi ise, ithal ikamesi sanayiyi devreye almasıdır. Kur sayesinde, karşılaştırmalı maliyetlerde üstünlük kaybeden sanayi sektörleri, rekabet gücü kazanabilir ve yerli üretimde artış elde edilebilir.

Kur üzerinden, döviz dengesini kurabilmenin ekonomik şartı vardır. Bu şart yerine gelmediği taktirde, kur artışları ithal malları fiyat geçirgenliği yoluyla, hiper enflasyon yaratmaktan başka işe yaramaz.

Şart teknik tabiri içeriyor. Ancak, yazmaktan geri duramam. Zira ortalık, yarım bilgili ekonomist kaynıyor. Yarım bilgili doktor hastayı öldürür, yarım bilgili pilot uçağı düşürür. Yarım bilgili ekonomist, ekonomiyi batırır.

Kural şudur;

''Kur artışları yoluyla döviz dengesinin kurulması için, ithal malları talep elastikiyeti ile ihraç ürünlerine olan talep elastikiyetleri toplamının birden büyük olması gerekiyor.

Türk ekonomisi bu şartı yerine getiremiyor. Zira, petrol, ilaç, hammadde ve imalat için gerekli ithal mallarının talep elastikiyeti düşük. Daha açık ifadeyle ''üretim için gerekli ürünlerin fiyatı pahalandı'' diye, ithalatı fazla azalmıyor.