Mayıs gelmiş!
Hoş gelmiş mi? Bilemedim. Ruhumuza merhem olabilecek mi? Soramadım. Özlemlerimizi giderir mi? Cevabını bekleyemedim.

Ruhumuz yalnız bizim. Varsa yoksa aynı melankolik ton. Aynı yalnız tını. Aynı şarkılara iç geçirme. Aynı sigaranın dumanına iç çekme. İçlenme. Sitem. Yok olmaya yüz tutma. Hiçliği arzulama.

Mayıs gelmiş!
Benim mayısım neşe dolu olmalıydı. Kuşlar cıvıldamalı. Rüzgar ile yeşermiş yapraklar dans etmeli. Börtü böcek ne varsa mutluluk getirmeliydi.
 

Mayıs gelmiş!
Nisan gibi geleceksen gelme sakın. Kan gövdeyi götürecekse gelme. Kuşlar cıvıldamayacaksa, analarn gözü yaşla dolacaksa gelme...

Mayıs gelmiş!
Annelerin günü değil ay'ıdır mayıs. Şımartılmalı anneler; bir gün değil her gün. Bizim için biriktirdiği umutların meyvesini vermeliyiz bu ay. Sen mayıssın. Yağmurla gelme!

Mayıs gelmiş!
Hıdırellezi doya doya yaşayamayacaksak gelme. Baharımızı kışa, umudumuzu soğuğa, huzurumuzu ruhsuzluğa çevireceksen gelme.
 

Mayıs gelme!
Git geri bizi memnun edemeyeceksen eğer. Biz alışacaksan içten içe savaşlara, biz duyarsızlaşacaksak bize sığınanlara, tok açın halinden anlamayacaksa, yoksun sen zaten mayıs.
Gelme...

Mayıs gelmiş!
Madem geldin, edebinle buyur gir içeri. Bizi daha fazla kırma, üzme...
Yakma, yakacaksan da gelme...