Kutlu Doğum Haftası, İslam dininin peygamberi Hz. Muhammed'in (s.a.v) miladi olarak doğum günü olan 20 nisan'ın içinde geçen haftaya denir. 1989 yılından beri 14 - 20 nisan tarihleri arası kutlu doğum haftası olarak kutlanır. Mevlid gecesi ise 13.yy'dan beri kutlanmaktadır. Kutlu doğum haftasında Hz. Muhammed (s.a.v) yad edilir ve kendisine salavat okunur. Bu haftada anma etkinlikleri yapılır.

Peygamberimizin dünyayı teşrifleri olan Mevlid-i Nebevi, asırlardır milletimiz tarafından ‘Mevlid Kandili’ olarak kutlanmaktadır. Mevlid Kandili ilk defa 13. asırda Erbil Atabeği Muzafferüddin Gökbörü tarafından iki ay süreyle kutlanmaya başlandı. Mevlid Kandili münasebetiyle ilim adamları bir araya gelip ilmi, fikri sohbetler yapıyor, halk sokaklarda mevlidi bir bayram havasında kutluyordu.

GÜNÜN BİRİNDE:

 Musa aleyhisselam zamanında hiç kimsenin sevmediği, günahkâr bir kimse vardı. Bu öldü. Bu da adam mı diye çöplüğe attılar. Allahü teâlâ Musa aleyhisselama emretti, benim falanca çöplükte bir evliya kulum var, onu oradan çıkar, temizle, namazını kıl ve defnet. Musa aleyhisselam adamı çöplükten çıkardı, güzelce yıkadı, kefenledi, namazını kıldı, bu arada ahali şaşırdı, Allah’ın Resulü bunların çöpe attığı adamı temizliyor, kefenliyor, namazını kılıyor.

Definden sonra Musa aleyhisselam adamın evine geldi;

- Ey hatun, bu adam ne yaptı, hangi hayırlı ameli yaptı?

Kadın dedi ki:

- Ya Resulallah, bu hiç kimsenin sevmediği, herkesin kendinden kaçtığı birisi, bunun iyi bir ameli yoktu.

- İyi düşün, bunun hayırlı bir ameli, iyi bir işi var.

Kadın yine;

- Hiç bir iyiliği yoktu, hep günah işlerdi dedi.

Üçüncü defa sordu:

- Bunun mutlaka bir şeyi var ki, Allahü teâlâ bana bunu defnetmemi söyledi.

Kadın dedi ki:

- Bir gün Tevrat okuyordu, okurken Muhammed (aleyhisselam) diye bir isim geçti. Bu ne güzel isim dedi, tekrar okudu, yine bu ne güzel isim dedi. Sonra, ya Rabbi, ismi böyle güzel olanın kim bilir kendisi ne kadar güzeldir, ben ona aşık oldum, dedi ve ismini öptü.

Musa aleyhisselam da tamam, anlaşıldı buyurdu.

Böyle bir Peygambere ümmet olmak en büyük nimettir.

* Bir kimse inanarak Muhammed aleyhisselamı bir defa görse, yandan hatta arkadan görse, eğer a’ma ise bir kere sesini işitse, bütün ilimler [fen ve din bilgileri ve bütün yükseklikler] ona verilir, bu, boyaya batırılan kumaşın boyayı emmesi gibidir. Bütün üstünlükler ve ilimler böyle ona geçer. Bu yüzden Eshab-ı kiramın hepsi müctehiddi, onların derecesine hiç kimse ulaşamaz, bu üstünlük onlara mahsustur.

* İslamiyet ağaç gibidir. Kökü imandır, gövdesi ameller ibadetlerdir. Ağaçtan maksat, meyvedir. Ağacın meyvesi de tasavvuftur, sevgidir, ihlastır. Ağaçsız meyve olmaz, havadan kiraz toplanmaz. Meyveyi yemek için ağaç lazım. Ağaçtan maksat meyve ama, ağaç olmazsa meyve de olmaz.

* Sevgi itaattir. Tam seven, tam uyar.

* Bu dünya öyle de geçer böyle de geçer, son durak bizi bekler.

* Çalışmak ibadettir. Çalışan Allah’ın dostudur. Boş durmamalı. Onun dostu olmak, rızasını kazanmak için boş durmamalı. Bir gün, Peygamber efendimiz, bir yerden geçerken, boş duran birisine selam vermedi. Dönünce aynı adama selam verdi. Eshab-ı kiram, (Geçerken selam vermediniz, dönünce niye selam verdiniz) diye hikmetini sordular. Buyurdu ki:

 (Giderken hiçbir iş yapmıyordu. Boş duranı Allah sevmez. Allah’ın sevmediğine ben niye selam vereyim. Dönünce ise bir çöple olsa bile yeri karıştırıyordu. Yani bir şeyler yapıyordu. Onun için selam verdim.)