Doğduğumuz andan itibaren bize eşlik etmeye başlayan nihai sonumuz ölümün endişesiyle başa çıkabilmek için çeşitli yollar ararız durmadan... inanç biçimleri geliştiririz, bazımız cennete cehenneme, bazımız yeniden dirilişe, bazımız öldükten sonra başka bir formda tekrar dünyaya gelebileceğimize ya da çeşitli başka şeylere inanarak ölümü anlamlandırmaya ve onun ayrılmaz eşlikçisi kaygıyla başa çıkmaya çalışırız. Sessizlikler, yalnızlıklar içimize döndüren hallerdir bizi ve her içe dönüş, her yalnızlığın, sessizliğin yarattığı dinginlik, o kaygıyı derinlerde görmemize o kadar zemin hazırlar. Gördüğümüz, hissettiğimiz şey büyük bir belirsizliği, boşluğu, her şeyin anlamsızlığını, bazen yoğun bir çaresizlik hissini, yaşamda her şeyi kontrol etmeye çalışırken bunun ne kadar da cahil bir çaba olduğunu yüzümüze vurur. Yaşam bizden büyüktür ve bunu anlayıp farketmediğimiz her an olana olduğu halle rıza göstermediğimiz her an bizi sınar. Kayıplar yaşatır, ayrılıklar ve bazen ölümler ki anlayalım aslında yaşamla bütün ama bir o kadar da ona gücümüzü yettiremeyecek kadar küçük olduğumuzu. 
Bunu fark edemeyip, yaşamla Don Kişot gibi mücadele ettiğimiz, yaşamın bizden büyük olduğunu kabullenmeyip, savaştığımız her an da bedenimiz semptom biriktirir. Bazen panik atak, bazen kaygı bozuklukları, bazen de depresif belirtiler... Tüm bu psikolojik belirtilerin sizin yaşamınızda neyi temsil ettiğini farkettiğiniz an bedendeki gerilim azalmaya başlar. İşte bu yüzdendir ki, bana bireysel seansa gelen danışanlarımın- ister panik atağım var benim, desin ister çok kaygılıyım- gözlerini kapattırır, yaşadığı şeyi temsil eden bir imgenin oluşmasına izin vermesini isterim... Böylelikle yaşadığı şeye yabancılaşmadan, istediği mesafeden bakabilir hale gelir.
Bazen de grup çalışmalarımda çalışırım bu belirtileri ve yaşamdaki temsillerini. Bunu çalışırken de Sistem/ Aile Dizimi yaklaşımıyla çalışırım ki size Sistem/ Aile Dizimi nedir bir sonraki yazımda bahsedeceğim.
Sonuç olarak, yaşadığınız her ne ise, bedeniniz ister ölümle ilintili ister başka bir konu ile ilgili size mesajlar gönderiyorsa kalbinizi ona açın ve size ne söylemek istediğini duyun... Bunu tek başınıza yapamıyorsanız, bir psikolojik destek alabilirsiniz. Bu desteği alacağınız psikolojik danışman ya da psikoloğun kendi psikoterapisinden geçmiş, kendisinin süpervizyon alıyor olması ve bu desteği vermeye uygun eğitimler almış olduğuna dikkat edin lütfen! 
Uzm. Psk. Dan. S. Burcu ÜÇOK
Kök Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezi- Yoga