Osmanlı büyük bir toprak ve tarım imparatorluğu idi. Daha önceden yaşamış tarımsal imparatorlukların yıkılma nedenleri biliniyordu. Bu nedenleri ortadan kaldırmak amacıya Osmanlı Üleması yedi kural geliştirdi. Padişahlar bu kuralları devlet prensibi olarak uyguladı.

 

1. Padişah halktan üstündür kuralı.

Bu kural nedeniyle hiç bir Osmanlı Padişahı Hacca gidemedi. Zira Hac yapılırken eşitlik fikri fiilen yaşanıyordu.

Vatandaşın Padişah ve Devlet üzerinde olduğuna işaret sayılan hiç bir olaya izin verilemezdi. Üstünlüğün ekonomik, sosyolojik ve siyasi olmasının önemi yoktu. Nitekim Hazarfen Çelebi Galata Kulesinden uçup Üsküdar'a konduğu zaman önce kendine mükafat verildi. Bir süre sonra sürgüne gönderildi.

 

2. Türkü Saraya ve Yönetime almayacaksın prensibi.

Türkler asker ya da köle olarak gittikleri ülkelerde bir şekilde yönetimi ele geçiriyorlardı. Çandarlı'nın idamından sonra Osmanlı sarayına Türk alınmaması ve Paşa yapılmaması kural haline dönüştürüldü. Devşirme sistemi ile Devlet Yönetmek tercih edildi.

 

3. Hanedanlık yaratılmayacak prensibi

Tarım toplumundaki imparatorluklar genellikle hanedanlık yüzünden ortaya çıkan iktidar kavgaları nedeniyle yıkıldığı biliniyordu. Bu nedenle Padişahların akrabası olmayan devşirme cariyeler ile evlenmesi kuralı geliştirildi.

Fetret devrinde ortaya çıkan iktidar mücadelesi yüzünden doğan erkek velihatları teke düşürme prensibi acımasızca uygulandı.

 

4. Hiç kimsenin inanç sistemin karışmayacaksın prensibi.

Eski bir Türk geleneği olan idare altındaki halkların yaşam biçimine karışmama prensibi Osmanlı'da İttihat Terakki Cemiyetinin egemen olduğu döneme kadar uygulandı.

 

5. Adalet sisteminin hızlı olamalı prensibi.

Geç gelen adalet en büyük adaletsizlik idi. Adaletin adil olmasından çok seri olarak uygulanması sonuç veriyordu. Gaziantep'de Mahkemenin verdiği karar bir ay içerisinde İstanbul'a gelip temyiz edildiğini görüyoruz.

Adaletin hızla uygulanması sayesinde Osmanlı yüz binlerce insanı bir manga asker ile idare ediyordu.

 

6. Mülkün ve Toprağın sahibi Devlet idi.

Vatandaşın toprak üzerinde mülkiyet hakkı yoktu. Sadece kullanma hakkı vardı. Servetin ve toprağın sahibi devlet adına Padişaha ait idi. Padişah kullarına ne kadar veriyorsa kul onunla yetinmek zorundaydı.

Paşalar ve diğer üstünler elde ettikleri kazançlarını Padişahın izni olmadan servete dönüştüremezdi. Amaç ekonomik üstünlük kazananların devlete egemen olmasını önlemek idi.

 

7. Kendine özgü bir lisan.

İmparatorluk çok çeşitli milletlerden oluştuğu için devlet kendine özgü bir lisan yaratmak zorundaydı. Devletin kendi lisanı sayesinde halk memurun ne yaptığını bilmeyecekti.

Han Hanedanı tarafından Çin'de devlet lisanı olarak Türkçe uygulanmış ve başarılı olmuştu. Zira Çin Halkı Türkçe bilmiyor ve devletin ne yaptığından habersizdi.

Osmanlı bu prensibi Türkçe, Farsça, Arapça karışımı bir lisan olan Osmanlıca sayesinde uyguladı.