BARTIN (AA) - SELİM BOSTANCI - TBMM Adalet Komisyonu Sözcüsü Yılmaz Tunç, iç güvenlik reformunun toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkında temel hak ve özgürlükleri mevcut durumdan daha geriye götürmeyeceğini, tam tersi genişleteceğini belirterek, "Bu paket, polis devletine yol açan bir uygulama değil, temel hak ve özgürlüklerin güvenceye alınması anlamında özgürlük paketidir. Bu paket, özgürlük ve güvenlik dengesini kuran, özgürlük ve güvenlik paketidir" dedi.

Tunç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, iç güvenlik reformunun temel hak ve özgürlüklerin güvenceye alınması anlamında özgürlük paketi olduğunu söyledi.

Muhalefet partilerinin "paketin polis devletine yol açacak düzenlemeler içerdiğine" yönelik birtakım eleştirilerde bulunduklarını ancak buna katılmanın mümkün olmadığına dikkati çeken Tunç, şöyle konuştu:

"Burada özellikle toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkında kısıtlamalara gidildiği yönünde eleştirilen düzenlemeler, tamamen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ve evrensel standartlara da uygundur. İç güvenlik reformu, toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkında temel hak ve özgürlükleri mevcut durumdan daha geriye götürecek bir düzenleme değil, tam tersi genişleten düzenlemedir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü, anayasal haktır ama bunun sınırı suç işlenmesinin önlenmesi, genel asayişin, kamu düzeninin sağlanması, başkalarının özgürlüğüne müdahale edildiği andır. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması anlamında toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı da kanunla sınırlandırılabilir. Bu sınırlandırmalar, elbette ki hem anayasamızın hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin çizdiği çizgide olacaktır. "

Tunç, eleştirilere yol açan düzenlemelerden birisinin gözaltı süresiyle ilgili olduğunu aktararak, "Polise, savcıya bildirmek kaydıyla ancak savcının kararı olmadan, 24 saat gözaltında tutma yetkisi verilmektedir. Bu yetki özellikle ileri demokrasi olarak nitelenen ülkelerde bizden daha fazladır. İngiltere’de 36, Almanya’da 48 saate kadar polisin gözaltında tutma yetkisi var. Polise verilecek 24 saatlik gözaltı süresi, Avrupa ülkesindeki standartlarının da çok altındadır. O nedenle 'polis devletine yol açan bir uygulama' yönündeki eleştiriler doğru değildir" ifadesini kullandı.

- "Kolluk Gözetim Komisyonu" ve kolluğun denetimi

Kolluğun önleyici ve adli istihbarat faaliyetlerinin denetimi için mekanizma oluşturulacağını anlatan Tunç, Teftiş Kurulu Başkanlığının denetimiyle TBMM’de oluşturulacak 17 kişilik komisyonun kolluğun çalışmalarını denetleyeceğini, böylece keyfi dinlemelerin ve yetki aşımının önüne geçileceğini savundu.

Mecliste özellikle insan hakları ihlalleri açısından inceleme yapacak "Kolluk Gözetim Komisyonu" kurulacağını dile getiren Tunç, şunları kaydetti:

"Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, Barolar Birliği, hukuk fakültelerinin ceza hukuku ve ceza usul hukuku öğretim üyelerinin ve Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü temsilcisinin yer alacağı gözetim komisyonu, kolluğun sınır aşan durumlarını denetleyecek. Yine iletişimin tespiti hususlarında keyfi dinlemelerin engellenmesi, sınır aşan durumların, yetki aşımının önlenmesi anlamında ikinci komisyon kurulacak. Mecliste bütün siyasi partilerin temsilcilerinin olacağı 17 kişilik komisyonla kolluğun istihbarat faaliyetleri denetlenecek. Burada farklı görüşlerden siyasi partilerin olması önemlidir. Bu anlamda uygulamada çıkacak sorunlar olursa bu komisyon gerekli çalışmaları yapacak." 

- "Molotofkokteyli silah mı, değil mi?"

Yılmaz Tunç, son 12 yılda mevzuatta çok önemli düzenlemeler yapılmasına karşın yasalar arasında farklılıklar olduğunu belirterek, bunun uygulamada sorunlara yol açtığını vurguladı.

 "Mesela, molotofkokteyli silah mı, değil mi?" diye soran Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"TCK’nın 6. maddesine göre silah sayılmış ama Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nda sadece tabanca ve tüfek gibi silahlar 'ateşli silah' kabul edilmiş. Polis, görevini yaparken Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’na göre hareket ediyor. Molotofkokteyli konusundaki tartışma buradan çıkıyor. Molotofkokteyli silah sayılmadığı için polisin yetkisinde zafiyet söz konusu oluyor. Pakette bu husus düzeltiliyor. Sosyal medyada şiddete teşvikle ilgili ifadeler, Gezi olayları ve Kobani (Ayn el Arap) provokasyonlarında büyük zarara yol açtı, can ve mal kayıpları yaşandı. 

Sosyal medyadaki ifadeler, özgürlük, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilecek hususlardır ama şiddete teşvik anlamında bu, bir suçtur. Burada başkalarının özgürlüğüne müdahale edildiği anda o hak ve özgürlük sınırlanabilir. Bu, evrensel standarttır. Bu standarda uygun düzenleme gerçekleştiriliyor."

- "Özgürlük ve güvenlik paketi"

Yargı paketinde arama kararı için "somut delillere dayalı kuvvetli şüphe" yerine "makul şüphe"nin getirilmesi konusunun da muhalefet tarafından çarpıtıldığını öne süren Tunç, şu bilgiyi paylaştı: 

"Şubatta yapılan değişiklikle arama için muhalefetin eleştirilerine rağmen ‘makul şüphe’ yerine ‘somut delillere dayalı kuvvetli şüphenin’ gerekli olacağı belirtilmiştir. Değişiklik sonrası uygulamadaki sorunlar nedeniyle muhalefetin şubatta savunduğu gibi yeniden makul şüpheye dönülmektedir. Muhalefet sözcüleri, bu kez de söylediklerini unutarak, makul şüphenin polis devletine yol açacağını ifade etmektedir. Arama kararı için “somut delillere dayalı kuvvetli şüphe”nin aranması, arama-koruma tedbirinin uygulanmasını güçleştirmiştir. Bu nedenle değişiklik yapılmaktadır. Kaldı ki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde arama kararı için makul neden yeterlidir. Federal Alman Polis Kanunu'nda da hakim kararı olmaksızın polisin arama yetkisi vardır. Gözaltı süresi bizden daha fazla olan, arama kararlarında “makul neden yeterlidir” diyen ve bunu uygulayan, bizden çok daha sert tedbirler alan muhalefetin ileri demokrasi diyerek örnek gösterdiği Fransa, Almanya, İngiltere, ABD polis devleti mi?

Muhalefetin  polis devleti çıkışlarına anlam vermek mümkün değil. Bu paket, polis devletine yol açan bir uygulama değil, temel hak ve özgürlüklerin güvenceye alınması anlamında özgürlük paketidir. Bu paket, özgürlük ve güvenlik dengesini kuran, özgürlük ve güvenlik paketidir."

 

Kaynak: aa