Genel seçimlere girecek olan ve aynı zamanda iktidara talip durumda olan partiler belli oldu. Bunlar; AKP, CHP, MHP, HDP ve RTE.

            Bunlar, ya tek başına ya da koalisyon ortağı olarak ülke yönetimine talip siyasi örgütler. Bunlardan RTE ilk kez tek başına seçime giriyor. AKP ile ittifak halinde olduğu da belirtiliyor. RTE örgütü iddialı da. Meydan konuşmalarında 400 milletvekili istiyor. Anayasayı değiştirip, hiçbir yerde benzeri olmayan başkanlık sistemi vaad ediyor. Kazanırsa AKP ile koalisyon yapması bekleniyor RTE örgütünün. Daha önce Cemaatçı örgütle yaptığı koalisyon yine de uzun sürmüştü.

            Bilindiği gibi belli siyasi partilere devlet, hazine yardımı yapılıyor. Bundan RTE örgütü de, hem de fazlasıyla yararlanacak. Seçim öncesi RTE’ye 2.5 milyar TL. Örtülü ödenek verilmesi kararlaştırıldı. TBMM Genel Kurulu’nda geçen hafta İçişleri Bakanı S. Özbek’in verdiği önerge ile ilgili yasada değişiklik yapıldı. Örtülü ödenek ile ilgili önergenin gerekçesinde şöyle deniliyor: “Kapalı istihbarat, kapalı savunma hizmetleri..” Ne demek bu? neyin savunması? MİT dahil, her türlü istihbarat devleti yöneten hükümete, Başbakan’a bağlı ve bu kuruluş Cumhurbaşkanı’na da hizmet veriyor zaten. Ayrıca ne kapalı istihbaratı ne savunması. Neyin parasıdır bu? Demek ki hükümet dahil kimseye güvenmiyor ki “Paralel” istihbarat örgütlenmesine gidiyor.

            Devam ediyor gerekçe; “Devletin milli güvenliği ve yüksek menfaatleri ile devletin itibarının gerekleri...” İçeride, dışarıda devletin itibarı mı kaldı? Yazı yazanı, konuşanı, balkonda olup el sallamayanı, Tweet yazanı düşman belleyip, ”Bana hakaret etti” diyerek tazminat davası açıp mahkemelere gönderilenlerin sayısı yüzleri buldu.

            Olsun, yine de RTE örgütü seçime hazır sayılır. İyi çalışıyor. Tüm partiler nal topluyor onun yanında.

            TBMM’deki partilerin liderleri her Salı grup toplantılarında konuşuyorlar ya, onun da bundan geri kalmaması lazım. Geri de kalmıyor, tur bindiriyor öbür partilere. Bırakın her salıyı, haftanın 3-4 günü kışlık sarayında muhtarlarla, nalburlarla, su tesisatçılarıyla, kaçakçılarla, maydanozcularla velhasıl toplumun her kesiminden birileriyle toplantılar düzenleyip ekranlara çıkıyor, konuşuyor. Hem de diğer liderlerden daha sert konuşuyor.

Örneğin, 10 Ağustostan bu yana parlamenter sistemi artık bekleme odasına aldığını, yani artık parlamenter sistemin kullanılmayacağını söylüyor. ”Parlamenter sistem artık yok. Sistem artık benim. Ben sistemim. Anayasa da, yasa da benim” diyor. Benzer cümleyi son İçişleri Bakanı Efkan Ala da söylemişti. “Ben bu 12 Eylül anayasasını tanımıyorum “ demişti.

Bunlar hem “12 Eylül darbe anayasasını tanımıyoruz” diyorlar, hem de Evren anayasasına öyle sıkı sıkıya sarılıyorlar ki, bu anayasayı, kurtarıcı ve varlık nedeni olarak görüyorlar.

Aynı anayasanın en önemli hükümlerinden olan yüzde 10 seçim barajına da sıkı sıkı sarılmış, bırakmıyorlar.

            Evren Anayasasının getirdiği YÖK’e de öyle yapışmışlar ki, üniversiteleri teslim almanın yolunun bu olduğunu biliyorlar.

            Yine bu anayasanın en baskıcı ve faşist hükümlerinden olan zorunlu din derslerinin kaldırılması, AHİM kararlarına karşın hiç gündemlerinde olmuyor. Görülüyor ki, bu Evren anayasası onların baş taçı.

            Anayasayı tanımıyorum, Parlamenter sistem bekleme odasına alındı gibi sözler ve buna dayalı işlemler aslında çok ağır suç. Darbe suçu, devleti yıkma suçu.

            Yahu bu sözler, ”Anayasayı tebdil, tağir ve ilga ve ıskata girer” ki bunun cezası geçmişte idamdı. Şimdi ağırlaştırılmış müebbet hapis. Bu hükümlerden devrimci gençler idam edildi, ömürlerini cezaevlerinde geçirdiler, işkencelere uğradılar, sakat kaldılar, hayatlarını kaybettiler. Bu suçlardan ne RTE ne onun kumanda ettiği iktidar mensupları kurtaramaz.

Mahkemeye kravat takarak, el pençe durarak iyi halden de yararlanamazsınız.

İtirafçı olup çıkar örgütünü ele verirseniz belki ağırlaştırılmış müebbetten, müebbete mahkum edilirsiniz, o kadar.

            Ancak size yönelik suçlar sadece anayasayı ihlal suçu değil ki. Bunun yanında Roboski cinayeti, Haziran eylemlerinde gençlerin öldürtülmesine ek olarak bir sürü adi suç var; devleti soyma, dolandırıcılık, Reza Sarraf’lı para sıfırlama, Deniz Feneri gibi çok suç var. Hem de aile boyu iştirak.

            Diyeceksiniz ki, peki de RTE neden yol yakınken kenara çekilmiyor, suç işlemeye devam ediyor. Yanıt zor değil. O da biliyor ki artık kurtuluş yok. Battı balık yan gider. Bir tek yol görünüyor, o da koğuş ağası olmak. Olsun o da bir şey. O da oranın itibarlı abisi olmaktır.