Bazen ruhum acıyor.

Bedenimden ziyade ruhum acı çekiyor. Nedendir bilemedim, sebebini çözemedim amma velâkin acıyor aziz dostlarım. Ya yaşlanıyorum artık ya da yoruldum. Koşturmacalar, işler güçler, her yere yetişme çabası derken evet gerçekten ruhum acıyor. Zamanla gözaltlarım morarıyor, rengim soluyor, boğazım acıyor, kemiklerim sızlıyor ve daha nice sancı…

 

Bunlar bedenimin sancısı…

Kıvranmalar, sızlanmalar, ilaçlar, ağrılar ve daha nice can yakıcı şeyler. Bedenin acı çektiğinin birer göstergesi. Hastanelere gitme, doktorlardan randevular alma, röntgenler, kan tahlilleri derken bedenimize etmediğimiz işkence kalmıyor. Sebep; iyi olmak.

 

Oysa insan kendi kendinin doktoru olmalıydı hani! Kendimizi korumalıydık hani! Sakınmalıydık soğuklardan, dolaptan yememeliydik, soğuk havalarda sıkı giyinmeliydik, annemizin sözünü tutmalıydık –ki en önemlisi- şifayı kapmamalıydık.

 

Rabbim daha kötülerinden korusun beni ama kolay kolay ilaç içme taraftarı değilim. İçsem de fayda etmez çünkü işe yaramayacağına, etkili olmadığına inanıyorum. Bu nedenle başım ağrısa ilaç almam. Karnım ağrısa şekerli su ile serum yaparım. Grip olursam ıhlamur ve bilumum bitki çayları ile iyileşmeye çalışırım. Sabah hava soğuk ise öğlene doğru güneş olur diye düşünmeden kalın giyinirim. Hani büyüklerimizin, atalarımızın bir sözü var ya; sen eşeğini sağlam kazığa bağla, gerisini boşver. Benimki de o hesap işte. Eşek ve kazık meselesi…

 

Bir de şu var:

Sabah uyandınız ve keyfiniz yok. Genelde öyle olur. Oflaya puflaya kalkıp işe giderseniz o günden verim alamazsınız. En azından bende öyle oluyor. Bunun da çözümü var. Aynaya bakıp kocaman günaydın diyorum. Neşelenmek için en sevdiğim hareketli şarkıyı açıyorum. Kıyafetlerimi değiştirip, makyajımı yapıyorum. Sıcacık kuşburnu çayımı içip, yola düşüyorum. Akşama kadar huzurla çalışıyorum.

 

Dedim ya insanın doktoru kendi olmalı! Yoksa huzur sizin ayağınıza gelmez, mutluluk siz isteyince olmaz. Çaba sarf etmek, emek vermek gerek. Yoksa daha çok bekleriz…

 

Ruhum acıyor dedim ya; işte bazı insanların emek vermeden bir şeylere sahip olma isteklerini görünce gerçekten ruhum acıyor. Sanki biz geldiğimiz yere kolay mı geldik? Hiç de bile! Tırnaklarımla kazıya kazıya, milletin ağız kokusunu çekerek, sözün gelişi kavga ederek, bazen de sabrederek… Genelde inatlaşmamın ve en mükemmeli istememin sonucunda bir yerlere geldim. İyi ki gelmişim.

 

Ruhum iyileşiyor şimdilerde. Onlar bana bakar ve arkamdan konuşur, bense depar atmaya devam ederim. Ruhum iyileşir, hainlere gülerim.

 

Siz de öyle yapın. O zaman gerçekten huzurlu ve mutlu, sağlıklı ve sıhhatli oluyorsunuz.

Deneyin…

Hoşça kalın…