Sevgili!

 

Sana çok uzaklardan yazıyorum bu mektubu. Belki okuyamazsın, belki haberin dahi olmaz. Ama ben yine de yazmayı sürdüreceğim, çünki; günün birinde mektuplarımı okuyabilme ihtimalin var.

 

Sevgili!

 

Bana sorulmayan soruların var hatırında biliyorum ve bir gün karşılaşsak bile bana havadan sudan bahsedeceksin. Havada asılı ucundan tutturulmuş sözcüklerle halimi hatırımı soracaksın, sonra; sudan sebeplerle yanımdan ayrılacaksın. İçin içini kemirecek ve kendine söveceksin. Lanet okuyacaksın.

 

-Ulan ben böyle işin ta anasını diyeceksin..

 

Ve daha nice sözler.

 

Oysa ben sana hep ciddiyetle cevap vereceğim. Yalansız, dolansız, en saf ve en ari halimle. Seviyorum seni diyeceğim. Yakana sarılıp bırakmayacağım seni. Bıkıp usansanda benden, gitmeyeceğim yüreğinden.

 

Sevgili!

 

Ve ben biliyorum ki şu an ne kadar uzakta olursak olalım, biz bir elmanın yarısı gibiyiz seninle. Kalplerimiz aynı ritimde atıyor, düşüncelerimizde hep biz varız. Ve bir de geleceğimiz.

 

Derin hayallere dalıyoruz. Çoğu zaman isteklerimiz aynı oluyor. Birlikte olmak,, beraber olmak, sarılmak doyasıya, öpüp koklayabilmek, bir fırtına öncesi sessizlikte can vermek. El ele, yürek yüreğe...

 

Sevgili!

 

Sana dair tüm düşüncelerim bir uzak hayal şimdi, uzaklığımızda katlanarak büyüyen bir çığ gibi. Ne yana baksam devriliyor tümceler ve sesi kısılıyor tüm seni hatırlatan şarkıların. Yüreğimdeki alev daha da büyüyor tüm bedeni kavruluyor.

 

Oysa hep bir umuttu. Hani dünya yuvarlaktı, hani tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıydı? Hepsi yalanmış meğerse. Tek gerçek uzaklığımız sevgili! Ne bitiyor bu mesafe, ne de tanımlanabiliyor yüreğimde. Ah bir de söz geçse...