Sıkılmadım, bunalmadım ve bıkmadım.


Evde kalmaktan, sterilizasyondan, karantinadan sıkılmadım. Olması gereken durumları yaşıyoruz. Of bir dışarı çıksaydım demedim. Bu yazıyı 28 Mart akşamı hazırladığım için bu gün evde tam yedi gün bitirdim. Neler yaptım neler? 


Bol bol okudum. Dergi, kitap, gazete ve internette olan biten her şeyi okudum. Sonra örgü ördüm. Beni tanıyan biliyor; çocuklar ve yetişkinler için amigurumi örgü bebek, oyuncak, eğitim araçları hazırlıyorum. Birkaç birikmiş siparişim vardı onları tamamladım. Bolca müzik dinledim. Eskilerden daha çok. Arşiv tadında. Mesela bir Cem Karaca. 


Yemekler yaptım, pastalar, poğaçalar, tatlılar derken birçok yeni tarif denedim. Özellikle diyet atıştırmalıklar denedim. Yani karantina günlerinde 100 kilo olmak da var. Sonra o kiloları verememekte var. İleriyi düşünmek lazım. Bu günler geçecek, yaz gelecek, sokağa çıkıp yuvarlanarak ilerlemeyelim bence.


Sosyal medyayı daha net kullandım. Mesela instagram sayfamdaki arkadaşlarla örgü etkinlikleri yaptık. Eğlendik. Soru cevaplarla bu zor süreçte birbirimize destek olduk. Bu bağı kolay kolay koparmayacağımdan emin olabilirsiniz. 


Bunalmadım ve bunalacağımı da pek düşünmüyorum.

Vallahi o kadar güzel film ve diziler var ki, insan ne izleyeceğini şaşırıyor. Gün 48 saat olsun diyorum çoğu zaman. Yapacak o kadar fazla aktivite var ki bunalmaya zaman kalmıyor. Hatta ev işleri de bu duruma dahil. Zaten dışarı çıktığım kıyafeti direk yıkıyordum ama bu durum oluşunca kıyafet yıkamayı geçtim aile boyu kendimizi sirkeliyoruz. Ev sil, toz al, cam sil, yemek yap, bulaşık yıka ve ütü yap. Ütü demişken aklıma geldi ben evlendiğim andan beri nevresim ütüleyen biriyim. Manyaklık derecesinde hem de. Bir ara, ara vermeye çalıştım bu halime. İyi de gidiyordum ki korona ülkeye gelene kadar. Şu anlarda yine deli gibi ütü yapıyorum. Bir deliliğim daha var o da çorap katlama. Güldüğünüzü duydum ama katlanmamış bir çorap çekmeceye giremez. O kadar!


Bıkmadım.

İnsan zevk aldığı şeyleri yaparken bıkar mı? Bence bıkmaz. Mesela kızımla daha verimli saatler yaşıyoruz. Puzzle yapıyoruz, parmak boyası ile resimler, sulu boya çalışmaları derken akşam oluveriyor, gün bitiyor. Birçok şey keşfettik beraber. Birlikte etkinliklerin zevkine vardık. Sıkılınca bırakmayı öğrendi mesela. Her oyundan sonra ellerini temizlemeyi öğrendi. Virüsü mikrobu öğrenme peşinde bu ara. Tabi bende onun peşinde. “Anne bu oyuncak kirlenmiş” diyorsa banyo istiyordur. Ayakta uyutacaklar yakında bizi bu sevimli canavarlar. İnsan fideleri ne olacak. 


Gelelim öz konuya.

Kendi OHAL’imizi ilan edemiyoruz maalesef. Devlet bizden bunu bekliyor fakat esnafın kepenk indireceğini düşünmüyor. Zor şartlar altında çalışan insanlar hakkında en ufak bir fikre sahip değil. Bazı esnaf elemanlarını zorla işe çağırıp kendileri köyde sefa sürerken bu durumdan kurtulma ihtimalimiz kaça düşüyor? Eleman insan değil mi? Ya da korona insan mı ayırt ediyor da biz bilmiyoruz. 


Maaş veren esnaf ne yapacak peki?

Ssk, bağkur, kira ve ödemeler derken arşa çıkıyor giderler. Geçen hafta da bahsetmiştim bu durumdan. Evde kalabilen kalsın evet. Buna bir şey demiyorum. Kalamayan ne yesin Allah aşkına? Nasıl geçinsin? Kredi erteliyorsunuz konut kredisini değil. Kredi kartı ödemesini erteliyorsunuz ve faizle. Düşene bir tekme vurmak devletin kanunu galiba. Yazıklar olsun.


Daha evde zor tutulan bir %50 vardı, şu an eve sokamıyoruz. Tespih sallayıp Fidangör’de cirit atıyorlar. Yeter artık bence. Kırın dizinizi oturun. Bakın yedi gündür evdeyim gram sıkılmadım. Yapacak çok iş var. Ben zaten yetişemeyen bir insandım, hala yetişemiyorum. Yapılacak çok işimiz var. Evet. Haklısınız. Ama ilk işimiz şu virüsten kurtulmak. Sonra sokaklarda kutlarız zaten.


Sağlıcakla kalmaya çalışın.

Sağlıkla kalın.