Şike, Cumhurbaşkanı secimi, PKK, IŞIT, Yoksulluk ve Yolsuzluk Balyoz, Ergenekon, paralel yapı, kumpas, cemaat cemaat v.s olayları ve belgelerindeki iddialar üzerine yediden yetmişimizin İktidar ve muhalefetiyle birlikte sinirlerimizi bozmuştur.

 Sinirlerimizin bozulması öfkelenmelere sebebiyet vermesinden dolayı ‘’SİNİR’’ konulu yazıyı yazıyorum. Sinirliyken komik ve öfkeli olanlar vardır. Şah damarlarını şişire şişire bağırıp çağırır, şekil değiştirirler, kızarırlar. Nuh Nebi’den kalma deyimlerle öfkelerini süsler, sinirlendikleri konudan süratle uzaklaşır, tekrar döner, bir daha uzaklaşır adeta dünya turuna çıkarlar. Bir saat sonra veya birkaç gün içerisinde o fırtınalı denizde alabora olmuş geminin öfkeli kaptanı kendileri değilmiş gibi dağılır, sanki gemiye kaçak yolcu olarak binmiş bir fareymişçesine sevimlilikler yaparlar. Alışırsanız ya da alışkınsanız, bu öfke nöbetlerini yok edebilir hatta hiç umursamaz gülüp geçebilirsiniz… Bu mesele benim kaldırabileceğim sinirlilik hallerindendir, idare edebilirim… Sinirlenince hain olanlar vardır ve umarım onlardan değilsinizdir… Bu kişilere tahammül edebilmek ayrı bir mesele, o kadar da çok ki onlar. Sevgilisine kızıp en ufacık tartışma da kendisine emanet edilmiş bir sırrı veya zaafı açık ederler mesela. Ya da çalıştıkları şirkette maaş aldıkları dönem boyunca göz yumdukları bir yanlışı intikam amaçlı ihbar ederler. Büyük boşanma davalarında kimi bürokrat ve siyasetçileri yakan ve ciddi iddialarla ilgili meselelerde sinirlenmeden ya susup oturmalı veya haklı ise ispatlayarak öfkesine daha doğrusu sinirlerine hâkim olmalıdır. Sinirden doğan intikamdır, çoğunuzun malumu, bir açık kollayarak

Ufacık bir hatada ayak kaydırmayı bekleyerek ömür tüketenlere acımaz mısınız siz de? Sinirlenip kendine zarar verenler peki…..

Kesik atanlar, sağa sola bağıranlar, saçını kemirenler, yüzleri kefen gibi bembeyaz olanlar, intihara kalkışanlar, içkiye dalanlar, öfkeyi tüketmek yerine, sinirlerine hâkim olmayanlar.

Tahmin edeceğiniz gibi bu çok gerekli yazımı yazarken son derece sinirliyim. YILBAŞI öncesi derdim nedir bilemiyorum, gelecek zamları, olaylı trafiği, evin ihtiyaçlarını düşündükçe başıma ağrılar geliyor. Kendi kendime sinirlerine hakim ol Taşkın, iş varacağına varır diyerek sakinleştim. Kaç kişiyiz şu anda benim gibi düşünen var diyerek bunlarda gelir, geçer inşallah. SİNİRLENENLERİ ve sinirli olmayı sevmiyorum. Düşünmeyi seviyorum, beni mükemmelin olabileceğine inandırıyor. Bu sinirlenmemizin sebepleri nedir ve niçin diyerek kafamı yokluyorum. Hayatta her şeyin bir sınav olduğunu ve hiçbir şeyin görüldüğü gibi olmadığını düşünüyorum. İnsanların düşünce ve özgürlüklerine, fikirlerine kimse hiçbir şey diyemez. Herkes ağzından çıkan sözlerin nereye gittiğini bilmesi lazım. Kimse kimse hakkında rencide edici laflarla hareket edemez. Belirli belirsiz konuşamaz. İnsanlar başkaları hakkında da söz söylerken önceden evveliyatını düşünüp dilini tutmasını bilmesi lazım. Hiçbir zaman tahrik edici, kışkırtıcı konuşmalar yapılmamalıdır. Kendisinin ve karşısındakinin sinirlenmesini istemeyen kimse “Bin düşünüp, bir konuşması lazım”.En basit bir misalle, önümüzde yapılacak CUMHURBAŞKANLIĞI seçimin de hepimizin bildiği gibi ÜÇ adayımız mevcut. Bu adaylar şehir şehir dolaşarak İFTAR SOFRALARIN DA VE MEYDANLARDA kendilerini tanıtacak konuşmalar yapacaklardır. Bu seçim normal bir seçime benzemeyip 76 milyon insanları temsil edecek olan ve BÜYÜK ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN yerine layık bir kişi SEÇİLECEKTİR. Bunun içindir ki sinirlenmeden, ileride kim kazanırsa kazansın bir birilerin yüzüne bakacak şekilde konuşmalar yapılmalı, el sıkışacak centilmenlik içinde olmalıdırlar. Söz sukutsa SİNİRLENMEDEN konuşmak altındır.