Siyaset mi, ekonomi mi güçlü diye soruluyor. Cevap çok basit. Ekonomi güçlü ve siyaseti tayin ediyor. Ekonomik gücü elinde tutanlar, siyasi gücü de belirliyor. En bariz misalini faiz-enflasyon tartışmasında yaşadık.

Dünya genelinde de benzer sonuçlar yaşanıyor. ABD'de seçim yapıldı. Joe Biden kazandı. Sadece oyuncular değişti. Ekonomik güç değişmeden duruyor. ''Kim bu ekonomik güç'' sorusuna en uygun cevabı, Rahmetli Necmettin Erbakan hoca veriyordu. Hoca onlara ''dış güçler'' diyodu. Dış güçler ''paranın gücünü'' kullanıyor. Uluslararsı para denilince dolar akla geliyor.

Doları FED adındaki banka basıyor. FED Amerikan merkez bankası görevi yapar. Ancak Amerikan Devletinin bu bankada hissesi dahi yoktur. FED hisseleri 8 banker ailesine ait. Erbakan Hoca ''bu aileleri'' dış güçler olarak tanımlıyordu.

Dış güçlerin merkezi, Amerika'da değil. Onların çoğunluğu City of London'da yaşıyor. City of London, Londra'nın merkezinde bulunuyor. Orada, Kraliçe'nin yasaları geçmez. Kendi yasaları ve özgür iradeleri var. Londra merkezli bankerler, hem Avrupayı ve hem de Amerikayı oradan idare ediyor.

Amerikalılar garip bir millet. Hiç bir şeyin farkında dahi değiller. Doları kendi parası zannederler. Halbuki dolar, bankerlerin parasıdır. Bankerler doları basar ve Amerikan Hükümetine borç verirler. Dünyanın en borçlu ülkesi Amerikadır. Her yıl bankerlere 500 milyar dolar faiz ödüyor.

Daha da kötüsü, Amerikan siyasilerinin ekonomi konusunda iradeleri yoktur. Ekonomik kararları, dolar basan bankerler alır. Amerikan siyaset adamları, ekonomi söz konusu olunca sesleri çıkamıyor.

İşin garip tarafı, Amerikan siyasileri ''City of London çıkarlarını, Amerikan çıkarı olarak'' savunuyor.