Herkese merhaba.

Bu ara kişisel gelişim ve çocuklar ile ilgili fazlaca araştırıp, çokça okuyorum. Üniversitede okurken iki sene psikoloji üzerine araştırma yapmıştım. O dönemim ile şimdiki dönemim arasında akıl farkım olduğu için hem tekrar hem de derinlemesine öğrenebilmek ve uygulamak adına tekrar başladım. Akıl farkımın yanı sıra artık evli ve iki çocuklu olmamın etkisi büyük. Nedenler ve niçinler biraz daha mantıklı gelmeye başladı.

 

Mesela gereksiz tripleriniz ve kaprisleriniz sorunlu bir çocukluk dönemi geçirdiğinizi gösteriyor. Sorunlu derken problemin kaynağı siz değilsiniz, ebeveynlerinizin size olan davranışlarından kaynaklanıyor. Bir laf vardır ya “çocukluğunu tamamlayamamış, karakteri oturmamış” diye, aslında mesele bu. Tamamlanmamış çocukluk dönemi, yeteri kadar ilgi görmemiş, kıyaslanarak büyümüş, takdir yerine yargılanmış çocuklardan pek de sağlıklı bireyler bekleyemeyiz.

 

Şöyle bir şey anlatayım; örneğin bir ortama giriyorsunuz ve keyfiniz hiç yok. Sonraki günlerde kendinizi iyi hissediyor ve o ortamdaki kişilerle konuşmaya çalışıyorsunuz ama karşılığını alamıyorsunuz. Size neyiniz olduğunu sormadan sırf o günkü rahatsızlığınızın üzerinden trip atılıyor. Temel neden nedir?

1.) Empati yoksunluğu.

2.) Ben daima haklıyım yanılgısı

3.) Kusursuz ve mükemmel insanım algısı

 

Empati yapabilme yetisine sahip olabilmek çok büyük bir meziyet gerçekten. Düşünce gücümüzü geliştirip davranışların sebebini algılayabilmek yahut karşımızdaki kişinin yerine koyabilmek zor değil. İstemek önemli.

 

Ben daima haklıyım demek ya da böyle düşünmek ise yaptığı hatalara kılıf uydurma çabasıdır. “Böyle yaptım ama böyle olmuştu ve hak etmişti” düşüncesi bireyi ele geçirmiş demektir.

 

Kusursuz ve mükemmelim algısı da anne babanın bizlere doğduğumuz andan itibaren sergilediği davranışlarla şekilleniyor. Aşırı baskı, dört dörtlük olma çabası, “en iyi benim çocuğum” demek için çocuklarını yarışa sokulan atlar gibi koşturan ebeveynlerin haksız başarısızlığıdır. Çünkü her çocuk bir bireydir. İstemediği ortama ve duruma sokulması ona eziyettir. Sizler nasıl ki istemediğiniz şeyleri yapmıyorsunuz ve hakkınızın var olduğunu düşünüyorsanız onların da var. Sırf siz istiyorsunuz ve çocukluğunuzda yapamadınız diye çocuğunuz piyano kursuna yahut baleye yahut da başka herhangi bir kursa gitmek mecburiyetinde değil. İlgi alanı farklı olabilir. “Aman çocuk işte ne anlayacak” algısı hala değişmeyen tabu. Çocukların yanında nasıl konuştuğuna dikkat etmeyen bireyleri bazen uyarmamak için çok çabalıyorum. Çünkü bu defa da çok bilmiş olmakla suçlanıyorsunuz. Halbuki çocukların beyni saf elmas değerinde. Ne verirsen ne konuşursan, nasıl davranırsan kayıt altına alıyor. Ve bu durum daima göz ardı ediliyor. Suiistimal oluyor.

 

Konunun özüne dönecek olursak etrafınızda sizi yoran, gereksiz trip ve kıskançlıkları olan kişiler var ise kendinizi kapatın o kişilere karşı. Davranışları boş duvarlara çarpıp geri dönsün. Siz düşünmeyin. Aynı ortama girecekseniz de “tüm negatif enerjilere kendimi kapatıyorum” deyin. Sizin de enerjiniz düşmesin.

 

Son olarak diyorum ki: “kendini geliştirmeyen ve geliştirmek için çaba sarf etmeyen insan mutsuz olmaya mahkumdur”. Gelişecek ve değişecek günlerde buluşmak dileklerimle. Hoşça ve sağlıkla kalın.