Ulu önder Atatürk "Yurtta sulh dünyada sulh" diyerek Türkiye'nin uzun vadeli dış politikasını tarif etmiş idi. Atatürk'ün tarif ettiği uluslar arası politika prensibinden ufak bir sapma Türkiye'yi Suriye çıkmazına sürükledi.
Daha bir kaç sene önce, Türkiye ile Suriye Hükümetleri ortak bakanlar kurulu toplantısı yapıyor, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler gelişiyordu. Gelişen ticari ilişkiler sayesinde Türk sanayi yeni pazarlara kavuşuyor, ekonomimiz yüzde 9’lara varan büyüme ile mucizeler yaratıyordu.
Yanlış uluslar arası politika uygulamaları nedeniyle komşularımız ile aramızdaki ilişkiler bozulmaya başladı. İtiraz eden deneyimli diplomatlara monşer denilerek ötelendi. Yetersiz ve uluslar arası reel politikadan anlamayan dalkavuklar türedi.
Kenarda köşede kalmış sözde dış siyaset uzmanları "Yurtta sulh, dünyada sulh" politikasını pasifizim olarak değerlendirdiler. Onlara göre Türkiye aktif siyaset üretmeli, Sünni İslam felsefesi ile Orta Doğuya egemen olmalıydı.
Bırakınız egemen olmayı, ileri sürdüğümüz tüm kırmızı çizgiler ihlal ediliyor. Türkiye’nin ekonomik gücü aktif siyasete yeterli olamıyor. Türkiye düşmanları bu fırsatı çok iyi değerlendiriyor ve ülkeyi savaşa sürüklüyor.
Bu çıkmazdan kurtulmanın yolu "Yurtta sulh, dünyada sulh" politikasına geri dönmekten geçiyor.