Bu ülkenin, bu toprakların insanları siyaseten aldatılmaktan, kandırılmaktan, Hukuken yanılmaktan, yanıltılmaktan kimi melekelerini, kimi becerilerini kaybetti; Siyasi, Hukuki ve Sosyal güvenini, dayanışma duygularını yitirdi…
Bu toplum çok büyük değerlerini kaybetti, ama Siyasal, Hukuksal, Ekonomik ve Sosyal kazık yemekten de bir türlü bıkmadı, usanmadı. Siyaset elitleri ve onların çömezlerinin ipe sapa gelmez ‘Aforizmalarına’ aldandı, yenik düştü ve kaybetti; halen de kaybetmeye devam ediyor…
Altmış-Yetmiş yıldır, halkı aldatmaya, yönlendirmeye, uyutmaya yönelik yamuk Aforizmaların çok küçük bir kısmını listeleyelim ve bu kadar çıkmazlara ve çelişkilere düştüğümüzün nedenlerini görelim.
Sağdan soldan derleyebildiğimiz şaşırtmacaların bir kısmı:
“Odunu bile koysam Milletvekili olur.”
“Siz isterseniz Hilafeti bile getirebilirsiniz.”
“Sen ne mutlu Türk’üm diyene dersen, o da ne mutlu Kürt’üm diyene der.”
“Bize göre Demokrasi hiçbir zaman amaç olmaz.”
“Bizim çaylarda Radyasyon yok.”
“Füzelerle savaş kazanabilirsiniz, ama füzelerin üstüne oturamazsınız.”
“Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum.”
“Bir koyup üç alacağız.”
“Ne Mozaiği ulan! Mermer, Mermer!”
“Kıratın yemini verirseniz, biz de sizin yeminizi vereceğiz.”
“Asmayalım da besleyelim mi?”
“Devlet politikası gereği adam öldürülebilir.”
“Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz.”
“Benim memurum işini bilir.”
“Ak Parti sizi mezara dikine sokacak!”
“Türkiye’de Petrol vardı da, biz mi içtik?”
“Biraz da küçük Turgut’la oynasınlar.”
“Artistlik yapma lan!”
Ege Yunan gölü değildir, Ege Türk gölü de değildir. Binaenaleyh Ege bir göl değildir.”
“2009’u yazarken iki sıfır var. Soldaki sıfır ikinin yanında.Artı on iki. Sağdaki sıfır dokuzun yanında. Attınız. Kaldı mı dokuz. iki ile dokuz yan yana yirmi dokuz. İki ile dokuzu toplayın, etti mi on bir. Yirmi dokuz artı on bir kırk yapar. İşte size… Partisinin kırkıncı yılı.”
“Lâik değilim. Hem lâik hem Müslüman olunmaz. Ters mıknatıslanma yapar.”
“Hadi ananı da al git buradan.”
“Başbakan sensin; ister asarsın, ister kesersin.”
“Yetmiş sente muhtacız.”
“Ülkemi pazarlamakla mükellefim.”
“Anayasayı bir kere delsek ne olur?”
“Büyük Ortadoğu Projesinin eş Başkanıyım.”
“Herkese iki anahtar vereceğiz.”
“Devlet için kurşun atan da, yiyen de şereflidir!”
“Milletin anasını belleyenlerin adayı.”
“Haram yiyen adamdan Cumhurbaşkanı olur mu?”
“Bitaraf olan bertaraf olur”
“Elhamdülillah Şeriatçıyız.”
“Referansımız İslâm’dır. Tek hedefimiz İslâm Devletidir.”
“Mayo reklâmı şehvet sömürüsüdür.”
“Camiler Kışlamız, Minareler süngümüz, Kubbeler miğferimiz, Müminler askerimizdir!”
“Ben hiçbir zaman değişmedim. İslâmi fikirler değişmez.”
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir lâfı koskoca bir yalandır. Egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır.”
“Bana Anayasayı öğretme lan!”
“Ben gelişerek değiştim.”
“Milli Piyango zulümdür.”
“Dünya’nın en büyük on ekonomisinden biri olacağız.”
“……… Alevi, …….Zaza.”
“Utanmadan mahremimize kadar girdiler.”
“İnlerinin dibine kadar gideceğiz.”
“Tencere tava, hep aynı hava.”
“………iktidarsızdır.”
“Hiçbir ülkenin Başbakanı onbaşı olma şerefsizliğini göstermedi.”
“Ben böyle sanatın içine tüküreyim.”
“Anasına avradına hürmetlerimi sundum.”
“Futbol takımınızı birinci lige çıkarayım mı?”
“Yakılan Otelin etrafındaki vatandaşlarımıza hiçbir şey olmamıştır.”
“Derin Devlet nedir efendim? Derin Devlet, normal Devletin raydan çıkmış halidir.”
Dil sürçmeleri ve konuşma yanlışları bu hesaba dâhil değil. Yukarıda sıralanan bilgece(!), anlamlı(!), bilimsel(!) vecize(!) ve (özdeyiş) leri okuyan normal zekâda bir kişinin, bu sözlerin anlamlarını ve ne niçin söylendiklerini anlamak için epey uğraşması gerek. Şayet sözlerin sırrını çözebilirse, şayet bu ülkede yaşıyorsa, muhtemeldir ki saçını başını yolacak…
Denebilir ki bunlar oldukça saçma. Sıradan bizlerin nasıl saçmalama hakkımız varsa, yüksek siyaset yapanlarımızın da saçmalama hakları yok mu? Var. Var. Ama bu kadarı sizce de fazla değil mi?
Ruhen ve fikren enenmiş, hadım edilmiş, özgür düşünceden arındırılmış, düşünce ve davranışlarında şartlandırılmış bir toplum yapısına doğru hızla ilerliyoruz. Siyasetimizi ve Sosyal yapımızı çürüten bu saçma Aforizmaların şaşırttığı, toz kömür, makarna egemenliği altına sokulan toplumdan mantıklı davranış beklemek hakkınız olabilir mi?
Şaşırtılmış kitlelerin diktiği heykellere mahkûm olmak çağımıza ve bilime ters düşüyor. O halde ne yapmalı? Yurttaşlık bilincine erişmiş, gerçek Demokrasiyi özümsemiş her birey, şaşırtılmış, aldatılmış bir insanımızı, ülkemizin gerçekleri doğrultusunda aydınlatıp ikna edebilirse; işte o zaman, ülkemiz insanına yarar sağlayacak anıtları, abideleri seyretme, dinleme imkânı bulabiliriz…
“Bana ne?” diyorsan, İnsanlığın (İ), Yurttaşlığın (Y) harfini lügatinden sil!