Romantik ilişkilerde, ister çıkıyor olalım, ister birlikte yaşıyor ister de evli olalım, hepimiz duygulara çok önem veriyoruz… Aşk olsun- ki uzun sürmesi ve uzun sürmesini beklemek pek de tehlikelidir- hep sevelim birbirimizi, saygı mutlaka olsun, biterse ilişki yürümez, seven insan kıskanır, önemli olan ne hissettiğimizi konuşup paylaşmak bu sayede birbirimizi yıpratmayız, derken ilişkilerde hem kendi hissettiğimiz hem sevgilimizin/ eşimizin hissettiği duyguların özellikle ilişkide kalma ve ilişkiyi sürdürmede ne kadar önemli ve kıymetli olduğunu hepimiz biliyoruz.
Fakat pek çoğumuzun bu fikir pek de hoşuna gitmese de, Rusbult, Martz ve Agnew (1998)’ın önerdiği Yatırım Modeli’ne göre, ilişkide kalmayı ve sürdürmeyi etkileyen başka boyutlar da yer almakta ki bunlar ilişki doyumu, etrafımızdaki seçeneklerin niteliği ve ilişkiye yaptığımız yatırımlar. İlişki doyumundan bahsedecek olursak, ilişkide partnerlerin ihtiyaçlarının karşılanması ile oldukça ilişkili bu değişken ilişkide deneyimlenen olumlu ve olumsuz yaşantılarla artıyor ya da azalıyor. İlişki doyumu arttıkça, kişilerin ilişkide kalmaya yönelik eğilimleri de artıyor. 
Artık gelişen sosyal medya ağı, kadınların da iş ve yaşamın farklı alanlarında daha çok yer almaları ile hem kadınlar hem de erkekler için alternatif partner seçenekleri de oluşmakta. Alternatif seçeneklerden bahsederken, alternatif bir partner adayını düşünebileceğimiz gibi, aslında “bir ilişkide kalmaktansa” yalnız kalmayı seçmek de bir alternatif olarak karşımıza çıkmakta. Etrafımızdaki seçenekleri olumsuz olarak değerlendirdiğimizde, yalnızlık ya da başka bir partner adayı var olan ilişkimizden daha cazip gelmediğinde bize, ilişkide kalma ve yürütmeye yönelik daha çok eğilim gösteriyoruz. 
Yatırımlara gelirsek, ilişkiye dair geçmişte ayırdığımız zaman, verdiğimiz emek göz önüne alındığında, ya da partnerimizle ortak banka hesaplarımızın olması, ortak mal varlıklarımızın hatta beraber baktığımız evcil bir hayvanın olması ilişkiye yaptığımız yatırımlar anlamına geliyor (örnekler çoğaltılabilir). Bu yatırımlar arasına geleceğe yönelik planlarımızı da katabiliriz. Çocuk sahibi olmayı planlamak, beraber bir mal sahibi olmayı planlamak vb. İlişkiye yönelik yatırımlar arttıkça da ilişkide kalmaya yönelik eğilimin de bazen duygulardan da bağımsız daha çok olduğunu görüyoruz.
Bu modeli paylaştığımız kişiler, bunun çok duygusuz bir yaklaşım olduğunu belirtip hoşlanmasalar da, ilişkilerimize ve bizi o ilişkilerde tutan, devam ettirmeye yönlendiren dinamiklere cesaretle baktığımızda, bunların da önemli etmenler olduğunu göreceğiz. 
Ne yazık ki türk sineması kültürüyle büyüdüğümüz için çoğumuz, duyguyu es geçen açıklamalardan korkuyoruz, tedirgin oluyoruz. Ama gerçekliğimizde duyguların önemi ve gücü kadar, bizi ilişkide tutan böyle değişkenlerin de olduğunun farkında olmak ve üstelik tüm bunların pek de kötü şeyler olmadığını, aksine ilişkiye dair çok “gerçek” dinamikler olduğunu görmek bazen olması gerekenden fazla duyguya yaptığımız vurguyu yumuşatabilir diye düşünüyorum, ve belki de bizleri de rahatlatır;)