Su gibi akıp giden sevgiler gördüm ömrümde. Ama hiçbiri seninki kadar derin yataklar oluşturamadı. Hızlıydın, aniden geldin bir sel gibi. Geçtin. İzi kaldı yüreğimde.

 

Çizik çizik kalan taşlarım. Oysa ben denize ulaştıracaktım. Çoğalacaktı ve çoğaldıkça özlemlerim sevgimi ört bas edecek, ben yine hayran kalacaktım sana… Art niyetleri bilmezdim. İyi niyetliydi kalbim. Üzeceğini düşünmedim.

 

Üstüme basıp geçeceğini de…

 

Bir oyun düşlüyordum düşümde. Gözümü açtığımda düştüm düşlerimden. Düşlerime düşünceler ekleyince gerçek olur muydu düşlerim?

 

Aklımdan geçen kelimelerin sesi çıkmıyor ve hiçbir şey bu denli zor olmamıştı. Ne seni bırakıp gitmek, ne seni yarı yolda bırakıp, ne de sesini son kez duymak bu kadar ağır gelmemişti. Ağır gelen mi neydi?

 

Gözlerime çizdiğim seni açınca kaybetmiş olmak. Başka bir sen bulmak karşımda. Okşadığım saçlardan, kaybolduğum gözlerinden, ısındığım ellerinden eser kalmamış olması…

 

Anlamı kalmadı gözlerimde taşıdığım hayalinin. Yeniden yaşayabilmem için, ölmeliyim. Belki böylesi daha iyiydi. Gülümsemeyle başlayan bir hayatı bir tek tebessümle kapatmış olurdum. Yazdığım hikâyeyi hiç bitirmez sonuna üç nokta koyardım. Tıpkı seni içimde bitirmediğim gibi… Tıpkı bu yazıya koyduğum üç nokta gibi…

 

Ben giderim, sen kal yerinde. Rahat uyu kokumu bıraktığım yastığında. Sakın yas tutma. Yaşlı gözler sana yakışmaz biliyorum. Hep gülümse. İlk gördüğüm kadar cesaretli kal belleğimde.

 

Dipsiz bir kuyu gibisin…

Ayağımın kaymasına gerek kalmadan ben atladım su var niyetiyle. Bitişini bulmadığım gibi başlangıcını da kaybettim. Çıkmaz sokaklar gibisin ne yol bulup ilerleyebiliyorum, ne de geri dönebiliyorum.

 

Nefes nefese koşturuyorum yola devam etmek için. Unutuyorum nefesimin kısıtlı olduğunu, kalan iki üç soluğu da yolunda kaybediyorum. O anda çıkarıp atasım geliyor kalbimi yerinden. Sökesim, yerlere atasım geliyor bu sevgiyi. Üzerine çıkıp ezesim geliyor. Yok etmek istercesine nefeslerimi sayıyorum bir, iki, üç, dört…

 

Bitecekti biliyorum. Bu nefesler de bitecekti yoluna yandığım. Kör karanlığıma ışık tutanım kalmadığı için sokak lambaları da çekip gitmiş hayatımın dönüm noktasından. Sayıyorum yine bir, iki, üç…

 

İlkokulda öğretmenim bilinmeyen kelimelerin altını çizmemizi isterdi bizden. Üzerinden ne okullar bitirdim hala bilmediğim kelimeler varmış, meğer şaşırdım. Şimdi söyleyin bana; aşk, sevgi, umut ne demek?

 

Ben bilmiyorum da…

 

Arada tekliyor yorgun yüreğim. Teşekkür etmek geçiyor içimden sana… Bilmediğim ne çok şey öğrettin bana. Aşkın acı, sevginin sorumluluk, umudun uzak anlamlarına geldiğini bilmiyordum seni tanımadan önce.

 

Bak sayabiliyorum gibi bir, iki, üç…

Yavaş yavaş yaklaşıyorum dönüm noktasına. Titriyor her yanım. Ağır depresif nöbetler yaklaşıyor bedenime. Haykırmak istiyorum kurtarın diye ama nafile. Kim kimsecikler yok görünürlerde…

 

Gittikçe yaklaşıyor soluğumun son bulacağı anlar biliyorum. Sayamıyorum. Bir, iki…

Neydi gerisi?

Hoşça kal yüreğim.

 

 Sayamıyorum bir, iki…

 

Bir…

 

Bir…