Ülkede demokrasi, laiklik zaten işlemiyor da, ramazan ayında özellikle işletilmiyor. İşletilmediği gibi ayrıca bir “saldırı sezonu” olarak yaşatılıyor. 
İktidar gibi düşünmeyen, yaşam tarzı iktidardakilerden farklı olanlar için ramazan ayı özel bir baskı ve propaganda dönemi.
Sadece son bir haftada inanılmaz saldırılar yaşandı.
LBGT’ler, baskılara, yaşadıkları sorunlara dikkat çekmek ve Orlando’daki katliamda öldürülen arkadaşlarını da anmak için anayasanın her vatandaşa tanıdığı “önceden izin almaksızın gösteri ve yürüyüş hakkını” kullanmak için yürüyüş yapmak istediler.
İlk tehdit ve “yasak” iktidar yanlısı Müslüman Anadolu gençliği ve Alperen ocaklarından geldi.
Alperen ocakları İstanbul Başkanı basın toplantısı düzenleyerek şu açıklamayı yaptı:
“Bu yürüyüş milli değerlerimize aykırıdır, ahlaksızlıktır. Asla izin vermeyiz. Tepkimiz çok net ve sert olur.”
Ne mi oldu?
Bu açıklamaya yanıt İstanbul valiliğinden geldi. Valilik bu yürüyüşü yasakladı. Yani bu derneğin talebini yerine getirdi. Gerekçe her zamanki gibi klasikti; “vatandaşın güvenliği ve kamu düzeni.”
Tehdit açıklaması yapan dernek vatandaşın güvenliğini ve kamu düzenini bozmuyor, bu yasal yürüyüş bozuyordu.
Bilinen oldu, Toma’larla, gaz fişekleri ile yürüyüş zor kullanılarak dağıtıldı.
Ramazan münasebetiyle açılan saldırı sezonu yeni etkinliklerle devam etti.
Cihangir’de “ içki içiliyor” denilerek yaşanan saldırılara yenisi eklendi. Beyoğlu Firuzağa’da  plakçı dükkanında düzenlenen müzikli etkinlik de 20 kişinin saldırısına uğradı.
Saldırganlar, “Dağılın buradan. Ramazan günü burada bir daha içki için de görelim. Sizi içeride yakarız, öldürürüz.” diye tehditte bulunuyor. Ortada polis yok.
Demek ki baskını yapanlar devletin güvenlik görevlilerine yardımcı güçler.
Kendilerince milli değerlere aykırı buldukları yaşam tarzına şiddet kullanarak müdahale ediyorlar.
Devlet yetkililerinin, hele ki Türkiye’den sorumlu RTE’nin bu saldırıya karşı çıkması beklenmez mi?
RTE, sanatçı ve sporculara devlet kesesinden verdiği iftar yemeğinde bu konuda diyor ki, “Olaya karışanlar tespit edildi, çoğu yakalandı.
Oysa gerçek öyle değil.
Basında da yer aldığı gibi 3 kişi gözaltına alındı, çay-kahve ikram edilip hemen serbest bırakıldılar.
RTE’ye göre saldıranlar yanlış yapmışlar.
Ancaak, bu müzik etkinliğini düzenleyenler de yanlış yapmışlar.
“Ramazan günü, sokağa taşan bu tür etkinliğe kalkışmak”, yani müzikli-içkili etkinlik yapmak yanlışmış.
Bu etkinliği yapanlar, kendi milletinin, kendi şehrinin “hassasiyetine” saygı duymayanlarmış.
Yani saldırıyı hak etmişler.
RTE’nin final cümlesi de şöyle, "olayı çarpıtarak oruç tutmayanlara saldırı efsanesi yaratılıyor."
Yani böyle hukuksuz bir saldırı yok. Efsane yaratılıyor.
Bir saldırı var mı? Görüntüleriyle var.
Suçlu, tutuklu var mı? Yok.
Ama RTE’ye göre suçlu var. Ramazan günü bu tür etkinlik yapanlar.
Ama anayasa?
Ne anayasası be o çoktan bekleme odasına alındı ya.
Durun daha ramazan münasebetiyle başlayan saldırı sezonunun bitmesine biraz daha var. Ayrıca basına yansımayan baskılar, saldırıların hesabı yok.
Eyy gerici yöneticiler, şunu unutmayın;
Bu ülkede çok büyük bir kesim ramazan olduğu için değil, 12 ay boyunca yerler, içerler, kendilerince eğlenirler.
Siz gösteriş yapasınız diye, propaganda nutukları atasınız diye yaşam tarzını değiştirmezler.
Değiştirmeye zorlamak, saldırmak, şiddet kullanmak, göz yummak suçtur, suç.