104 emekli amiralimizin imzaladıkları ve yayınladıkları bildiri daha çok su kaldıracaktır. Atalarımız diyorlar ki “ Bir bardak suda fırtına kopmaz” Ama biz bir bardak suda fırtına koparmaktan âdeta mahiriz ve ustayız. Deniz Kuvvetlerimiz AKP döneminde bir çok sarsıntılara uğratılmıştır. Oysa Deniz Küvetlerimiz, denizlerimizin, limanlarımızın, boğazlarımızın koruyucusu ve bekçisidir. Onun için bir defa Türk milleti olarak TBMM olarak Türk Hükümetleri olarak ve nihayet Türk adliyesi olarak Deniz Kuvvetlerimizi kollamak ve korumak zorundayız. Doğal olarak Türk Milleti Deniz Kuvvetlerimizin yanında yerini almak zorundadır. Alabildik mi? HAYIR. Balyoz Ergenekon Poyraz köy vs. nin yaraları henüz tam sarılmadan yeni yeni yaralar açmakta mahiriz. 

104 Emekli Amiralimizin imzaladıkları bildiri den ve onun artçı sarsıntılarından medet umanlar var. 

 Birincisi bir bildiri yayınlamakla suç  oluşturduğu iddia olunan konu. Hukukçularımın genel kanatlına göre  Gözaltı ile soruşturmayı gerektiren  suçlardan değildir. 

 İkincisi bildiriyi imzalayanların bir kısmına gözaltı bir kısmına hiçbir şey bir kısmını ifadeye davet sistemi uygularsanız Anayasamızın 10. Maddesi karşımıza dikilir. 4 gün daha gözaltı kararının uzatılmış olması, zaten hukuki dayanağı zayıf  olarak uygulanan  gözaltı kararının haksızlığını derinleştirmekten başka bir sonuç vermez. 

 Biz her şeye rağmen hakimlerimize güveniyoruz Onlar  kanunlara Anayasaya  ve vicdanı kanaatlerine göre hüküm vereceklerdir. 

İmzacıların bir kısmını bire  bir tanımak gibi bir onuru taşıyorum. Hiç birisi vatanseverlikten başka, beşikten mezara bilim okumaktan başka, bilim nerde ise gidip almaktan başka bir şey bilmeyen kişilerdir.  

Onlar bu yemini etmişlerdir ve ömür boyu her hareketlerinde her davranışlarında bu yemine uyarlar. 

“Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada, her zaman her yerde Milletime ve Cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle hizmet, kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu, Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, Cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine ant içerim.” 

Bu bildiri de bu yemin kapsamındadır. Ve bildiri ettikleri yemine (her zaman her yerde Milletime ve Cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle hizmet edeceğime, )  uygundur. Çünkü bildiri veya duyuru Montrö anlaşması ile taçlandırılan LOZAN anlaşmamızın bu taçtan mahrum edilmemesi gerektiğini açıklayan bildiridir.  

Her ne kadar bu bildiriyi sadece 104 emekli amiralimiz imzalamış bulunuyorsa da bu bildiriyi imzalamayacak hiçbir Türk vatandaşı düşünülemez. Bildiri için savcılık soruşturması başlatmıştır. Savcılık mahkemenin bir unsurudur. Yani olay Anayasamızın 138. maddesinin tarif ettiği yerdedir. İş mahkemeye intikal etmiştir. mahkemeye intikal eden işler için anayasamızda şu hüküm yer almıştır.= hiç bir makam ve merci mahkemelere , hakimlere emir ve talimat veremez tavsiye ve telkinde bulunamaz=. Bizim büyüklerimiz de bu maddeye uyuyorlar ve soruşturmaya asla müdahale etmiyorlar ve soruşturma yapanlara telkin ve tavsiye niteliğinde beyanatlar vermiyorlar.  

   

  14 Mayıs Bir Milattır. 

14 Mayıs 1950 de  ABD ve AB demokrasi ve Marshall yardımı postuna bürünerek Türkiye’ye  girmişlerdir. O tarihte bir ABD doları 3 TL idi. Bu gün  ( 10 Nisan 2021 tarihi itibari ile 8.155.000 TL dir.) Bölersek: = 2718000. O tarihten b u yana paramız  2.718.000 defa ezilmiştir. Bu büyük ihaneti  Türk milleti çok acı acı yaşamıştır/yaşamaktadır. Atatürk bağımsızlığın korunması için ilk şart “Bütçenin ekonomik bünye ile orantılı ve denk olmasıdır” direktifini  verdiğini Türk milleti çok iyi bilmektedir.  Oysa İMF ve Batılı dostlarımız!!!!! tam tesrini bize yaptırmaktadırlar. NEDEN?